 |
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
Esas no : 1995/2996
Karar no : 1995/3844
Tarih : 01.06.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret etmek suretiyle 5816 sayılı Kanuna muhalefetten sanık Hasan Mezarcı'nın yapılan yargılaması sonunda; Kamu davasının Anayasanın 83/1. maddesi uyarınca mutlak dokunulmazlığı nedeni ile ortadan kaldırılmasına dair BANDIRMA Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 17.2.1995 gün ve 1994/252 esas, 1995/16 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi C.Savcıları tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Sanığın, konuşmacı olarak katıldığı 6. Uluslararası Bandırma Kuş Cenneti Kültür ve Turizm Festivali nedeniyle 4.6.1992 günü gerçekleştirilen "İnsan Hakları" konulu panelde sarfettiği sözlerin Atatürk'ün hatırasına alenen hakareti içerdiğinin bilirkişi kurulu raporuna uygun şekilde mahkemece de kabul olunduğu, ancak önceden Mecliste ileri sürülen düşüncelerin Meclis dışında tekrarı niteliğinde bulunduğundan bahisle Anayasının 83. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen sorumsuzluk (Mutlak dokunulmazlık) kapsamı içersinde değerlendirilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Anayasanın 83. maddesinin 1. fıkrası "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar" hükmünü taşımaktadır.
Sanığın dokuz arkadışla birlikte imzalayarak 30.4.1992 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi incelendiğinde, yakın tarihimizin başlangıcında olup bitenlerin yeterince aydınlatılmamış olmasının tartışmaların devamına sebep olduğu, ülkede haksızlık, hırsızlık yapanların, cinayet işleyenlerin suçları ortaya çıkarılmadıkça hukuk devletinden söz etmenin mümkün bulunmadığı genel anlamda vurgulandıktan sonra devleti zan ve şaibe altında bulundurduğu, milli skandal niteliğinde olduğu ileri sürülen Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılmasının istenildiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü gibi Meclis araştırması önergesinde "Atatürk" adı doğrudan veya dolayısıyle yer almamakta somut olaya ilişkin düşünce açıklanmaksızın ancak gerekçeleri sıralanarak belli bir olayın açıklığa kavuşturulması talep olunmaktadır.
Oysa, sanık tarafından 4.6.1992 günü yapılan konuşmada "Bu ülkede konuşmak güç. Ben düzene karşıyım. Kemalist diktatörlük düzenine, istibdata karşıyım. İsim koymak önemli değil, hürriyet demişsiniz, Hitlerden fazla adam kesmişsiniz, şapka giymiyor diye binlerce baş vurmuşsunuz. Tanrı uludur demiyor diye insanları öldürmüşsünüz" denilerek görüş açıkladıktan sonra devam edilip, Meclis araştırması önergesiyle bağlantı kurulması mümkün olmayan bir şekilde Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret teşkil edici sözler sarf edilmiş olması karşısında, artık Mecliste ileri sürülmüş olan düşüncelerin Meclis dışında tekrar edilmiş bulunduğundan söz etmeye olanak yoktur. Diğer bir deyişle sanığın paneldeki söz ve düşünceleri Meclis araştırma önergesinin tekrarı niteliğinde değildir.
Nitekim, Türkiye Büyük Millet Meclisince yapılan inceleme sonunda da Danığın eylemi sorumsuzluk (Mutlak dokunulmazlık) kapsamında görülmeyerek Anayasanın 83. maddesinin 2. fıkrası uyarınca yasama dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasama Meclisi üyelerine yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak için "sorumsuzluk", "yasama dokunulmazlığı" gibi ayrıcalıklar tanınmıştır. Bu ayrıcalıklarla, yalnızca kamu yararının daha iyi gerçekleşebileceği varsayılmıştır. Yasama Meclis üyelerini diğer vatandaşlardan farklı bir statüye kavuşturmanın amacı, kuşkusuz onları ayrıcalıklı ve hukuk üstünde bir gurup haline getirmek değildir.
Bu itibarla ve yukarıdaki açıklamalar ışığında sanığın eyleminin Anayasanın 83. maddesinin 1. fıkrasında gösterilen yasama sorumsuzluğu içersinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden, müsnet suçtan yasama dokunulmazlığının kaldırılmış olduğu da nazara alınarak cezalandırılması yerine yazılı gerekçelerle hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve C.Savcılarının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 1.6.l1995 gününde oybirliği ile karar verildi.