 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 2005/915
K: 2005/1475
T: 28.2.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
YOLSUZ TESCİL
İçtihat Özeti: Dava tapuda kayıtlı malı iktisap edene karşı açıldığına göre, davacı davayı açmakla davalının kötü niyetli
olduğunu iddia etmiş sayılır. Yolsuz tescile da\alı ayni hak iktisap edenin i\i nhetli olup olmadığı araştırılırken kesin bir ölçü kovmak mümkün değildir.
(818 s. BK. m. 18)
Bayram ile Bostan aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Cihanbeyli Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 17.9.2004 gün ve 725/719 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, dava konusu 122 ada 40 numaralı parselin kadastro çalışmaları sırasında Mehmet adına tespit ve tescil edildiğini, bilahare davalı Bostan'a sattığını, dava dışı 122 ada 39 parselin ise davacı müvekkili Bayram adına tespit görüp tapuya tescil edildiğini, müvekkilinin 122 ada 39 parseli 35.000 m2 olarak kullanılmasına rağmen zemin durumuna aykırı olarak 24500 m2 olarak tapuya tescil edildiğini açıklayarak, davalıya ait 122 ada 40 parselde kalan 11000 m2 lik kısmının tapusunun iptaliyle müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin dava konusu parseli 3.6.1997 tarihinde Meh-met'den satın aldığını, MK.nun 1023. maddesine göre taşınmazı tapu kaydına itibar ederek iyi niyetle satın aldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 122 ada 40 parsel kadastro çalışmaları sırasında Mehmet adına tespit edilmiş, kadastro tutanağı 28.1.1997 tarihinde kesinleşmiş ve tapuya tescil edilmiştir. Mehmet 3.6.1997 tarihinde davalı Bostan'a tapuda satarak devretmiştir. Davacı 122 ada 39 numaralı parselin malikidir. Kadastro çalışmaları sırasında 122 ada 39 numaralı parselin yüzölçümünün 11.000 m2 eksik yazıldığını bu miktarın 122 ada 40 numaralı parsel içinde tespit edildiğini açıklayarak, 122 ada 40 parselin 11.000 m2 lik kısmının tapu kaydının iptaliyle adına tapuya tescilini istemiştir. Davalı ise MK.nun 1023. maddesi hükümleri gereği tapu kaydına dayanarak iyi niyetle iktisapta bulunduğunu açıklayıp davanın reddini savunmuştur.
Davacı, tapuda kayıtlı olan nizalı taşınmaz malı iktisap eden davalıya karşı iptal davası açtığına göre dava açma iradesi davalının kötü niyetli olduğu iddiasını da taşır. Davalı Bostan, satın almayla taşınmazı iktisap ettiğine göre MK.nun 931 (MK.nun 1023) maddesi hükmünden yararlanabilir. Davacıda davalının satın almada kötü niyetli olduğu hususunu iddia ve ispat edebilir. Davacı bu davayı açmakla davalının kötü niyetli olduğunu iddia etmiş sayılır. (YİBK. 8.11.1991 tarih, 1990/4-3 sayılı kararı) Bu nedenle mahkemenin davacının ve davalının bildirdiği tanıkları sadece zilyetlik talebi olarak değerlendirmesi ve iddianın ispat edilemediği sonucuna varması doğru olmamıştır.
Kaldı ki; davanın mahiyeti gereği iddianın ispatı münhasıran tanık beyanlarına da bağlı değildir. Zira, yolsuz tescile dayanarak ayni hak iktisap eden kişinin iyi niyetli olup olmadığının ve yolsuzluğu hangi halerde bilmesi gerektiği araştırılırken kesin bir ölçü koymak mümkün değildir. Genel kriter olarak, davalının dayandığı tescilin yoisuz olduğu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın genel hayat tecrübelerine ve hayatın olağan akışına göre bilip bilemeyeceği veya normal görüşlü bir insanın sarf etmesi gereken dikkati sarf etseydi yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olup olmadığı araştırılmalıdır. Ayrıca, bazı fiili karinelerden mesela, temlik edenin davalıya akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, taşınmazın ei değiştirmesinde çok kısa sürede intikallerinin yapılması, değerinin çok altında bir bedelle satılması, tarafların aynı yerde ikamet etmeleri gibi fiili karinelerle ilgili olaylar araştırılarak bu karinelerden yararlanılmalıdır. Nitekim 14.2.1951 tarih 7/1 sayılı YİBK gereğince, iyi niyete dayanan davalıların vaka ve karinelerden olayda iyi niyet iddiasında bulunamayacak durumlarının mevcut olup olmadığı araştırılmalı ve iyi niyet iddiasında bulunulamayacak durumun belirlenmesi halinde kötü niyetin davacı tarafa ispat ettirilmesine sebep ve gerek kalmayacağı ve kötü niyetin mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulacağı hususlarının düşünülmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacının ve davalının bildirdiği tanıkları davalının iyi niyetli olup olmadığı yönünden dinlemek, davalının nüfusa kayıtlı olduğu yer ile oturduğu yeri belirlemek, taşınmazı satın aldığı kişinin de aynı yerlerde ikamet edip etmediği hususu üzerinde durmak ve az önce açıklanan 14.2.1951 tarih 7/1 sayılı YİBK'da açıklanan ilke ve karineleri dikkate alarak karar vermek olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile eksik incelemeye dayalı, usul ve yasaya aykırı hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 10,10 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 28.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.