 |
T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/1818
K: 2004/2293
T: 29.3.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- İMAR-İHYA OLGUSU
- DEVLETİN HÜKÜM VE TASARRUFU ALTINDAKİ KAYALIK YERLERİN KAZANILMASI
İçtihat Özeti: 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar-ihyadan söz edebilmek için anılan maddede belirtilen bir yerin para ve emek sarfedilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmiş olması gerekir.
Somut olayda sözü edilen yer TMK.nun 615. maddesinde yazılı Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalık bir yerdir. Böyle bir yerin oyularak ambar haline getirilmesi kazanmayı sağlamaz.
(3402 s. Kadastro K.m. 17)
(4721 s. MK. m. 615, 713/1)
Davacı-karşı davalı Ali ile davalı-karşı davacı Hazine aralarındaki tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair (Yeşilhisar Asliye Hukuk Hakimliği) nden verilen 11.7.2003 gün ve 15/163 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı Hazine vekili taraflarınca süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Ali vekili, imar-ihya ve 30-35 seneyi aşkın kazanmayı sağlayan zilyetlik süresince yöresel adet üzere ambar yeri olarak kullandığı 133 ada 86 parselin Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline,
Davalı-karşı davacı Hazine temsilcisi, davalı Ali'nin iptal ve tescil davasının reddine, dava konusu taşınmaza elatmasının önlenilmesine ve eski hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davası ile Hazinenin yıkım ve eski hale getirme isteklerinin reddine, Hazinenin elatmanın önlenilmesi davasının kabulüne karar verilmesi üzerine, tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin hüküm bölümü davacı-davalı Ali vekili, yıkım ve eski hale getirme isteğinin reddine ilişkin hüküm bölümü de davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 133 ada 86 parsele ait kadastro tutanağında, zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu muhtar ve bilirkişi beyanlarından anlaşılmakla, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi hükmü uyarınca 6.9.1992 tarihinde ham toprak niteliği ile Hazine adına tespit edildiği açıklanmıştır.
Davacı-karşı davalı Ali vekili, vekil edeninin kendi imkanları ile taştan oymak suretiyle iptal ve tescili istenilen yeri ambar haline getirdiğini, depolama amacıyla kullandığını açıklayarak istekte bulunmuştur. Yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazı dava tarihinden yaklaşık üç sene kadar önce davacının makine ile kayalıktan oyarak ambar haline getirdiğini ve tasarrufta bulunduğunu bildirmişlerdir.
Bir yerin imar-ihya veya zilyetlik yolu ile kazanılabilmesi için yasada belirtilen diğer koşullar yanında taşınmazın niteliği ile kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir.
Somut olayda; oymak suretiyle elde edilen ambarı kapsayan taşınmaz TMK.nun 615. maddesinde yazılı Devletin hüküm ve tasarrufu altında kayalık niteliğinde bulunan bir yerdir. Hemen belirtelim ki, kayalık bir yerin ambar haline getirilmesi TMK.nun 713/1. maddesi karşısında kazanma sağlamayacağı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca imar-ihya sayılmaz, imar-ihyadan söz edilebilmesi için anılan maddede nitelikleri belirtilen bir yerin para ve emek sarf edilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmiş olması gerekir. Oyma ile ambar haline getirilme taşınmaza böyle bir nitelik kazandırmaz. Bu nedenle böyle bir yerin ihya yolu ile kazanılması da mümkün bulunmamaktadır.
Toprağın altında bulunan oyma taş ambarın tapuya tescili mümkün olabilir mi? Tapuya tescil edileek taşınmaz mülkiyetinin konusu TMK.nun 704. maddesinde belirtilmiştir. Anılan maddeye göre; 1- Arazi, 2- Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile 3- Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtsız bağımsız bölümler, taşınmazın mülkiyetinin konusunu oluşturur. Davacı toprağın altındaki ambarın tescilini istemiştir. Taştan elde edilen ambarı, tescil yönünden arazi olarak nitelendirmek mümkün değildir. TMK.nunda arazinin tanımı yapılmamış olmakla birlikte, Tapu Kanunu'na ilişkin tüzüğün 3. maddesinde yapılan tanımlamaya göre "arazi hudutları tefrike kafi vasıtalarla tahdit ve tayin edilmiş bulunan bir umum sathi zemindir" denilmiştir. Taşınmaz mülkiyetinin dikey olarak kapsamını belirleyen TMK.nun taşınmaz mülkiyetinin içeriği başlığını taşıyan 718. maddesinde "Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar." Belirtildiği üzere taşınmaz mülkiyetinden sözedilebilmesi için taşınmazın belirli sınırlarla çevrili yüzeyinin edinilmiş olması gerekir. Az önce de temas edildiği üzere, TMK.nun 718. maddesinde kullanılmasında yarar olduğu ölçüde taşınmazın üstündeki ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Taşınmazın yüzeyi dışında derinliğinde bulunan oyma taş ambar üzerinde mülkiyet hakkının doğduğu kabul edilemez.
Tüm bunlardan ayrı yerel bilirkişi ve tanıklarca dava tarihinden 3-5 sene kadar önce davacının taştan oyma suretiyle bu yeri elde ettiği bildirilmiştir. Bu açıklamalara göre de kazanmayı sağlayan süre ve koşullar geçmemiş bulunmaktadır. Yukarıdan beri yapılan tüm bu açıklamalar karşısında davacı Ali'nin tapu iptali ve tescil davasının reddine, davalı-karşı davacı Hazinenin elatmanın önlenilmesi davasının kabulüne karar verilmesinde kanuna aykırı bir yön görülmemiştir.
Davalı karşı davacı Hazinenin yıkım ve eski hale getirme isteğine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine ve somut olayın özelliği gözönünde tutularak mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olması karşısında Hazine vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıdan beri izah edilen sebep ve gerekçelere göre dava-cı-karşı davalı Ali vekili ile davalı-karşı davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA) ve 2588 sayılı Kanunla eklenen 492 sayılı Harçlar Kanununun 13/j maddesi uyarınca Hazineden harç alınmasına mahal olmadığına ve 7.900.000 lira peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 4.250.000 liranın temyiz edenlerden Ali'den alınmasına, 29.3.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.