 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 2002/202
K: 2002/4845
T: 13.6.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
· VAKIF TAŞINMAZLARININ ZİLYETLİK
YOLUYLA KAZANILMASI
· TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI
· DAVANIN HAZİNEYE YÖNELTİLMESİ
ÖZET: MK. 639 (TMK. 713/2) maddesine dayalı olarak
açılan tapu iptali ve tescili davasında, kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölmesi halinde, davanın hazineye yöneltilmesi gerekir.
Tapuda mutasarruf adına kayıtlı olan ve tapu sicilinden belli bir vakfın icareteynli malı olduğu anlaşılan taşınmazlar hakkında MK. 639/2 (TMK. 713/2) maddesi hükmü uygulanamaz. Zira bu tür taşınmazların zilyetlik yoluyla kazanılmaları mümkün değildir.
(743 s. MK. m. 639/2)
(4721 s. MK. m. 713/2)
(2762 s. VAK. m. 27, 28, 29, 41)
(YİBK., 4.3.1959 tarih ve 2/19 s.)
Davacı davalı İstanbul V... Bölge Müdürlüğü ile davalı - davacı Abdullah ve davalı Hazine aralarındaki elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tahliye davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Sarıyer 1. Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 29.5.2001 gün ve 794 - 407 sayılı hükmün duruşma yapılmak suretiyle Yargıtayca incelenmesi A.Nihat vekili ile duruşmasız olarak incelenmesi ise; Hazine vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu, anlaşıldıktan sonra, gereği düşünüldü:
Davacı davalı İstanbul V... Bölge Müdürlüğü vekili, uyuşmazlık konusu 120 ada, 2 parsele davalının elatmasının önlenilmesine, 37.500.000.-TL işgal tazminatının tahsiline,
Karşı davanın davacısı davalı Abdullah, uyuşmazlık konusu parselin tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline, isteği yerinde görülmediği takdirde 150.000.000.-TL tazminatın Vakıflar idaresinden alınmasına, aleyhine açılan elatmanın önlenilmesi davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının reddine, elatmanın önlenilmesi davasının kabulüne, 37.260.000.-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı Vakıflar idaresine verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, Hazine vekili ile karşı davanın davacısı davalı Abdullah vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı Hazine tapu iptali ve tescil davası nedeniyle, davada taraf durumunu almıştır. Davacı A.Nihat 120 ada, 2 parselin tapu kaydının MK.nun 639/2 (Yeni TMK.nün 713/2) maddesi hükmü uyarınca, iptal ve tescilini istemiş olup, bu tür uyuşmazlıklarda kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölmesi halinde, son mirasçı sıfatıyla Hazineyi ilgilendirmesi mümkün olabilir, incelenmekte olan olayda, bu durum ortaya çıkmış bulunduğuna göre, davanın Hazineye yöneltilmesinde Kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE.
Kadastro tutanağında, uyuşmazlık konusu parselin 20 Ramazan 1286 tarih ve 106 numaralı tapu kaydına dayanılarak, 28.3.1949 tarihinde D... Ase-dor adına arsa niteliğiyle tespit edilmiş, beyannamenin nevi-cinsi hanesinde "Mustafa Reşit Paşa Vakfından İcareli" şerhi verilmiş tutanak ve ekleri Kadastro Müdürlüğüne teslim edilmiştir. Kadastro Müdürlüğünce 25.9.1949 tarihinde tespit gibi tesciline karar verilmiş ve kadastro tutanağı 4.3.1950 tarihinde kesinleştikten sonra tapuya tescil edilmiş, 1994 yılında mahlülen Mustafa Reşit Paşa Vakfı adına tapuya tescil edilmiştir.
Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün tapu kaydına dayalı olarak açtığı elatmanın önlenilmesi davası üzerine, davalı Abdulah karşı dava ile uyuşmazlık konusu taşınmadın 1949 yılında kayıt maliki D.... Asedor (Timurcubaşı'ndan) satın ve devralındığını, o tarihten dava tarihine kadar davasız, aralıksız olarak yirmi yıldan fazla süre ile malik sıfatıyla zilyet olduğunu, tapu kaydının MK.nun 639/2. maddesi karşısında hukuki değerini yitirdiğini ileri sürerek, iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazın "Mustafa Reşit Paşa Vakfından icareli" olduğunu, bu tür taşınmazların zilyetlik yoluyla edinilemeyeceği gerekçesiyle karşı davanın davacısının açmış olduğu iptal ve tescil davasının reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlığın, öncelikle tapu iptali ve tescil davası bakımından çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda, "Mustafa Reşit Paşa Vakfından icareli" dava konusu vakıf taşınmazının zilyetlikle edinilip edinilmeyeceğinin gözönünde tutulması gerekir.
Somut olayda; tapu kaydındaki bilgilere göre, dava konusu taşınmazın icreteynli vakıf olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taşınmazın tapu kaydında yazılı olan bu niteliği karşısında, zilyetlikle kazanılması sorununa gelince: 3.6.1935 tarihinde yürürlüğe giren 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 41. maddesinde "Kanuni Medenideki müruruzaman hükümleri vakıf mallar hakkında da tatbik olunur" denildikten sonra, aynı Kanunun 8. maddesinde "Vakıfların doğrudan doğruya hayrattan olan mallarının zilyetlikle kazanılamayacağı" vurgulanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki; Evkaf idareleriyle, Seriye Mahkemeleri ve Mütevellilerince tutulup daha sonra Tapu Dairelerine aktarılacak sicil oluşturulmuş bulunan tapulu vakıf taşınmazlarla, tapu sicilinde kayıt olup olmamasına bakılmaksızın "Avarız Vakıfların" zilyetlikle edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. 13.6.1967 tarihinde yürürlüğe giren 903 sayılı Kanunla da vakıf taşınmaz mallar üzerinde zilyetlik yoluyla kazanma hükümlerinin uygulanamayacağı da hükme bağlanmıştır. Tüm bu yasal düzenlemelerden ayrı olarak, 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme Kararında da tapulu mutasarrıfı adına kayıtlı ve belli bir vakfın icareteynli malı olduğu tapu sicilinden anlaşılan taşınmazın, mutasarrıfı yirmi yıl önce ölmüş olsa bile, o taşınmaz hakkında MK.nun 639/2 (Yeni TMK.nun 713/2) maddesi lehine uygulanamaz, bu tür taşınmazlar zilyetlikle kazanılamaz, denilmiştir.
Tapu kaydına göre; dava konusu taşınmazın "Mustafa Reşit Pas Vakfından icareli" olduğu tartışmasızdır. Vakıflar Kanununun 26. maddesiyle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, vakfa ait taşınmazların icareteyn veya mukataya bağlanması yasaklanmış, 27, 28, ve 29 ve devamı maddeleriyle de eskiden beri mevcut olan bu tür vakıf taşınmazların tasfiyesi yönüne gidilmiştir. Anılan maddelerde özetle, mukataalı ve icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin 20 misli bir taviz karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği, on yıl içinde taviz verilmek suretiyle icreteyn ve mukata kayıtları tescil edilmemiş olanların mülkiyetinin on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği, vakfın hakkının ivaza dönüşerek, taşınmazın tamamının ivaz karşılığında 1. derecede ve 1. sırada ipotekli sayılacağı, ayrıca ivazlar tamamen ödenmedikçe, o mallar üzerinde temliki tasarrufların Tapu Dairelerince yapılmayacağı öngörülmüştür. 13.6.1945 günlü, 4775 sayılı Kanunla sona erdiği tarihten başlayarak, on yıl daha uzatılmış ve tasfiye süresi yirmi yıla çıkarılmıştır.
Genel çerçevesi verilen tüm bu açıklamalardan sonra, somut olaya bakılınca "Mustafa Reşit Paşa Vakfından icereteynli" olan 120, ada 2 parselin kayıt maliki D.... Asedor"un gerek eldeki bu dava nedeniyle ve gerekse Vakıflar Genel Müdürlüğünce alınan mahluliyet kararı nedeniyle yapılan tüm araştırmalara karşın sağ veya ölü, ölü ise mirasçı bırakıp bırakmadığı belirlenememiştir. Tapu kaydında taviz bedelinin ödenmek suretiyle kaydın terkin edildiği hususunda da bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda; çekişme konusu vakıf taşınmazının mülkiyetinin, mutasarrıfına geçtiği saptanmamış olmaktadır. Hal böyle olunca, asıl olan icareteynli vakıf taşınmaz malın mahlulen vakfına dönülmesidir. Bu geçişin istisnası 2888 sayılı Kanunla değişik 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 29. maddesiyle getirilmiştir. Bu hükme göre; bu tür vakıf maldan kanunda öngörülen biçimde mülkiyeti mutasarrıfa geçmesi ve onun da mirasçı bırakmaksızın ölmesi nedeniyle, son mirasçı sıfatıyla Hazine adına sicil oluşturulması halinde, Hazine kaydına değer verilebilir. Somut olayda; taşınmazın mutasarrıfına, ondan da son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikali söz konusu değildir. Diğer yönden, dava konusu taşınmaz mahlulen vakfına döndüğü için 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme Kararı uyarınca kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, böyle bir taşınmaz mutasarrıfına intikal etmiş ve mirasçı bırakarak ölmüş ise, MK.nun 639/2. maddesi hükmüne göre, böyle bir kayıt hakkında uygulanması mümkün olabilecektir. Somut olayda,bu yön kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalara göre, dava konusu taşınmaz mahlulen vakfına dönmüş olup, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve 4.3.1959 gün, 2/19 sayılı Yargıtay inançları Birleştirme Kararına göre, bu yerin kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. Mahkemece, bu gerekçelerle tapu iptali ve tescil davasının reddine, Vakıflar idaresinin açmış olduğu elatmanın önlenilmesi ve tazminat isteğinin kabulüne karar verilmesinde kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davalı Hazine vekili ile davalı karşı davacı Abdullah vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 97.500.000 TL avukatlık ücretinin davalı - karşı davanın davacısı Abdullah'dan alınarak, Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacı Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmesine ve 3.240.000-lira peşin harcın onama mahsubu ile kalan 1.720.000.-liranın temyiz edenden alınmasına, 13.6.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.