 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 2000/1501
K: 2000/5507
T: 27.6.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
- İMAR İHYA VE ZİLYETLİK YOLU İLE MAL EDİNME
- TESBİT DIŞI YERLER
Karar Özeti: Dava konusu taşınmazın taşlık olması nedeniyle tespit dışı bırakılan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, bu yerlerin kazandırıcı zamanaşımı ile iktisabı ancak 3402 sayılı Yasanın 17. maddesindeki ihya ile ilgili olumlu ve olumsuz tüm koşullarla birlikte aynı Yasanın 14. maddesindeki iktisapla ilgili koşulların yerine getirilmesi ile mümkündür.
Somut olayda toplanan delillere göre dava konusu yerin 1950 yılında tespit dışı bırakıldıktan sonra davacı tarafından 1960 yılında taşlarını toplamak suretiyle ihya etmeye başladığı ve tarla haline getirdikten sonra dava tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile tasarruf edip mülkiyet hakkını kazandığı, toplanan-delillerle sabit olduğuna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
(3402 s. Kadastro K. m. 14,17)
Osman ile Hazine, Gökçehöyük Köyü Muhtarlığı ye Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının reddine dair (Ankara Gölbaşı Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 23.12.1999 gün ve 18/637 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmiştir. Temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, tespit dışı bırakılan 1 parça taşınmazın imar ihya ve zilyetlik hukuki nedenine dayanarak adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlar, mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz 1950 yılında yapılan tapulama işlemi sırasında taşlık olması nedeniyle tespit dışı bırakılmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin taşlık yerlerden iken davacının 1960 yılından önce taşlarını toplamak suretiyle ihya ederek tarla haline getirdiğini ve bu tarihten itibaren tarla niteliği ile tasarruf ettiğini, ancak taşınmazın özelliği gereği halen sürdükçe içerisinden taş çıktığını ve veriminin az olduğunu, ancak merayla ilgisinin olmadığını bildirmişler, ziraatçı bilirkişi ise raporlarında; taşınmazın taşları temizlenerek ve sürülmek suretiyle imar ihya edildiğini hali hazırda da arazi üzerinde yer yer çapları 2 ile 10 cm olan taşların bulunduğunu keşifteki durumunun nadaslı tarla görünümünde olduğunu, uzun zamandır sürülüp ekilen üçüncü sınıf orta verimli arazi niteliğinde olduğunu, Devlete ve köye ait yerlerden olmadığını bildirmiş, ancak halen sürüldükçe taş çıkması ve taşların çapının 10-15-20 cm. olmasının ihyanın henüz tamamlanmadığının delili olacağı fakat arazinin üçüncü sınıf taşlık olması nedeniyle sürüldükçe taşların çıkmasının da doğal olduğunu açıklamıştır.
Dava konusu taşınmazın taşlık olması nedeniyle tespit dışı bırakılan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki yerlerin kazandırıcı zamanaşımı ile iktisabı ancak 3402 sayılı Yasanın 17. maddesindeki ihya ile ilgili olumlu ve olumsuz tüm koşullarla birlikte aynı Yasanın 14. maddesindeki iktisapla ilgili koşulların yerine getirilmesi ile mümkündür. Açıklanan Yasa hükmüne göre ihyadan amaç; tarıma elverişli olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki araziyi yoğun ve zahmetli emek ve masraf yapılarak tarla, bağ, bahçe şeklinde tarıma elverişli hale getirmektir. Tarıma elverişli hale geldikten sonra arazinin az veya çok verimli olması önemli değildir. Taşınmazın ihyası tamamlanarak tarla haline getirildikten sonra her sene, içerisindeki taşların yoğun ve zahmetli bir emek ve masrafı gerektirmeyecek şekilde toplanması ihyanın tamamlanmadığı anlamına gelmez. Yapısı ve bölge özelliği itibariyle genellikle taşlık olan her tarlada bu özellik görülebilir. Bu tür yerlerde yıllarca tarım yapıldığı halde her sene sürülürken ufak çaplı taşlar devamlı toplanır ve ekim ve dikime devam edilir. Taşınmazda tarla, bağ, bahçe şeklinde arazi ve iklim şartlarına göre verimliliğin az veya çok olmasına bakılmaksızın tasarrufa devam edilir. İhyanın tamamlanmasından amaç arazinin hiçbir şekilde tarıma elverişli değil iken yani hiç tarım yapılmayan yerlerdeyken zor ve zahmetli bir emek ve masraftan sonra ziraate elverişli hale getirmek ve az veya çok verimli olduğuna bakılmaksızın ekonomik amacına uygun şekilde tasarruf etmektir. Taşınmaz tarıma elverişli hale getirildikten ve tarla, bağ, bahçe olarak kullanılmaya başlandıktan sonra her sene içerisindeki ufak taş parçalarını toplamak ihyanın devam ettiği anlamına gelmez.
Somut olayla ilgili olarak toplanan delillere göre dava konusu yerin 1950 yılında tespit dışı bırakıldıktan sonra davacı tarafından 1960 yılında taşlarını toplamak suretiyle ihya etmeye başladığı ve tarla haline getirildikten sonra dava tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile tasarruf edip mülkiyet hakkını kazandığı mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ve ziraatçi bilirkişi raporlarıyla sabit olduğuna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ihyanın tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz ve davacının temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve 2.080.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.6.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.