 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
Esas no: 1999/8411
Karar no: 1999/10671
T : 21.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TESPİT DIŞI KALAN TAŞINMAZLARIN TESCİLİ
TAŞINMAZIN NİTELİĞİNİN BELİRLENMESİ
İMAR UYGULAMASI SONUCU KAYIT OLUŞMASI HALİNDE
HUSUMET
ÖZET : Tespit dışı kalan taşınmazın ne sebeple tespit dışı bırakıldığının ve niteliğinin kadastro müdürlüğünden sorularak ve keşif yapılarak belirlenmesi gerekir.
Tespit dışı kalan taşınmazda daha sonra imar uygulaması sonucu kayıt oluşması halinde dava kayıt malikine yönetilmelidir.
(3402 s. Kadastro K. m. 14, 17)
Mehmet ile Hazine ve Kepez Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne dair (Antalya 1. Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 4.5.1999 gün ve 39/501 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı ile duruşmasız olarak incelenmesi ise; Hazine ve Belediye Başkanlığı vekilleri taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşıldıktan ve temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, tescil harici kalan bir kıta yerde satın alma ve zilyedlik nedeni ile tescil talebinde bulunmuş, Hazine ve Belediye davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine, hükmün redde ilişkin bölümü davacı ve kabule ilişkin bölümü ise Hazine ve Belediye tarafından temyiz edilmiştir.
Nizalı taşınmazın tapulama tesbitlerinde tescil harici kaldığı belirtildiği halde mahkemece bu husus yeterince araştırılmamıştır. Kadastro müdürlüğüne yazı yazılarak nizalı taşınmazın hangi tarihte yapılan tapulama tesbitlerinde ne sebeple tesbit dışı bırakıldığı ve o tarihteki niteliğinin ne olduğunun sorulması ve gerekirse paftasının getirilerek üzerinde ne yazdığının araştırılması gerekir. Bundan ayrı taşınmaz hakkında ziraat yüksek mühendisi Ahmet tarafından düzenlenen 30.4.1998 tarihli rapora göre, taşınmazın büyük bölümü taşlık olup bu taşların öbekler halinde toplandığı ve altından Akdeniz toprağının çıktığı, yine taşınmazın bazı kesimlerinde 45 yaşlarını bulan zeytinlerin bulunduğu ve zeytin alanları dışında bulunan arazide 10-15 yıldır tarımsal faaliyette bulunulduğu belirtilmiştir. Ancak fen ehlince hazırlanan krokide bu ayrı nitelikteki taşınmaz bölümleri gösterilmemiş ve miktarları açıklanmamıştır. O halde tekrar taşınmaz başında keşif yapılarak taşınmazın hangi bölümünün ne niteliğe sahip olduğu, öncesinin ne olduğu ve imar ihyaya konu olduğunun anlaşılması halinde bu işlemin ne zaman bitirildiği ve hangi tarihten beri ne şekilde bir tarımsal faaliyet gösterildiği hususları mahalli bilirkişi ve tanıklardan sorularak belirlenmeli ve bu bölümler fen ehlince çizilecek krokide miktarları da belirtilerek gösterilmeli ve bu bölümlerin zilyedlik ile iktisaba uygun bulunup bulunmadığı yolunda aynı ziraatçi bilirkişiden rapor alınmalıdır. Ayrıca zeytinlik olduğu belirtilen alanlarda zeytinlerin aşı yaşları ile keşif tarihindeki yaşlarının ne olduğu ve hangi sıklıkta bulundukları hususları üzerinde de durulmalı ve aşılama söz konusu ise mevcut miktar ve sıklık ile gelişme durumları göz önüne alınarak bunun yasanın anladığı anlamda bir imar ihya olup olmadığı belirlenmelidir. Ziraatçi bilirkişi zeytin alanları dışındaki yerlerde 10-15 yıldır tarımsal faaliyet yapıldığını bildirmiş ise de bunun hangi gerekçeye dayandığı belirtilmemiştir. Bu husustaki bulguların da açıklanarak ne zamandır ve ne türde bir zirai faaliyet sürdürüldüğü belirlenmelidir.
Ayrıca davacı bakımından 3402 sayılı Yasanın 14. maddesindeki miktar sınırlandırmaları nedeniyle, zilyedlikten edindiği taşınmazların bulunup bulunmadığı Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlükleri ile Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüklerinden soruşturulmalı ve bulunduğu takdirde tutanaklarının getirtilerek miktar hesabında göz önüne alınması ve taşınmazların devletçe sulanan arazilerden olup olmadığı hususlarının da araştırılması gerekir.
Kabule göre de nizalı taşınmaz bölümleri imar uygulaması sonucu oluştuklarına göre krokide gösterildiği şekilde ifrazın mümkün olup olmadığı üzerinde durulmadan hüküm kurulması da doğru değildir. İfrazın mümkün bulunmaması halinde pay üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de doğru değildir. Yukarıdan beri açıklanan hususlar yerine getirilmeden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hakkındaki talebin kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerine ilişkin hükmün (BOZULMASINA), Hazine Yargıtay duruşmasında vekil ile temsil edildiğinden takdir olunan 65.000.000.- lira vekalet ücretinin davacıdan alınarak Hazineye verilmesine;
Davacının temyiz itirazlarına gelince, 25515 Ada 5 parsel sayılı taşınmaz, imar uygulaması sonunda davacı ile dava dışı üçüncü kişiler adına tescil edilmiştir. Tapu malikleri aleyhinde açılmış bir dava bulunmadığına göre bu taşınmaza ilişkin talebin reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu bölümünün (ONANMASINA);
Krokisinde 3659 metrekare olarak belirlenen taşınmaz bölümüne ilişkin davacının temyiz itirazlarına gelince, nizalı yerde 1946 yılında 1744 sayılı Yasa uyarınca orman tahdit işlemlerinin yapıldığı ve nizalı taşınmazın tahdit içine alındığı ve 1952 yılında çalışma yapan maki tefrik komisyonunca makilik alan olarak belirlendiği, Ormancı Bilirkişi Orman Yüksek Mühendisi Nurettin tarafından düzenlenen 23.3.1998 tarihli rapor ve dosyada bulunan dayanağı belgelerden anlaşılmıştır. Bir yerin makilik alan olarak belirlenmesinden sonra bu yer hakkında tekrar orman tahdidi yapılmasının hukuki geçerliliği bulunmamaktadır. O halde 1952 yılında makilik alan olarak orman dışına çıkarılan bu taşınmaz bölümünün, 1976 yılında tekrar tahdit içine alınmış olmasının geçerliliği bulunmamaktadır. Bu tür yerler diğer koşulların varlığı halinde imar ihya yolu ile zilyedlik hükümleri uyarınca iktisap edilebilirler. O halde, yukarıda 2. paragraf ve devamında açıklandığı şekilde araştırma ve incelemelerin bu taşınmaz bölümü hakkında da yapılmasından sonra bir hüküm verilmesi gerekir. Davacının bu taşınmaz bölümüne yönelik temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmekle kabulü ile bu taşınmaz bölümü hakkındaki davanın reddine dair hüküm bölümünün (BOZULMASINA);
Davalı K.... Belediyesinin temyiz itirazlarına gelince hakkındaki davanın kabulüne karar verilen taşınmaz bölümleri imar uygulaması sonunda Hazine ve gerçek kişiler adına tescil edilmişlerdir. Taşınmazlarda Belediyenin ilgisi bulunmadığına ve davacının da Belediye aleyhine açtığı davasından feragat ettiğini bildirmesine göre Belediye hakkında açılan davanın husumet yönünden reddedilmesi gerekirken bu hususta bir karar verilmemiş olması da isabetsiz, davalı K Belediyesinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmekle kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve 1.370.000 lira peşin harcın onama harcına mahsubuna ile kalan 1.420.000 liranın temyiz eden davacıdan alınmasına, 21.12.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.