 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/9429
Karar No : 1999/3249
Tarih : 13.4.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI VE ZİLYETLİK YOLU İLE
MÜLK EDİNİLMESİ
ORMAN SINIRLANDIRMA HARİTASININ UYGULANMASI
İHYA OLGUSU
KARAR ÖZETİ: Kazandırıcı zamanaşımıyla tescili istenen bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının araştırılırken o yerde orman tahdidinin yapılıp yapılmadığının orman idaresinden sorulması, tahdit yapılıp kesinleşmişse yapılacak keşifte sınırlandırma haritasının orman yüksek mühendisi niteliğine haiz bilirkişi tarafından mahalline uygulanması gerekir. 0 yerin orman tahdidi dışında olduğu saptanırsa bu kez kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap için aranan diğer koşullar üzerinde inceleme yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerekir.
(3402s. Kadastro K. m. 17)
(743 s. MK. m. 639)
Mustafa ve birleştirilen davanın davacısı Süleyman ile Hazine ve Ç.... Köyü Muhtarlığı aralarındaki tescil davasının reddine dair (Antalya 5. Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 10.9.1998 gün ve 790/835 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekilleri tarafından istenilmiş olmakla temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, tespit dışı bırakılan dava konusu taşınmaza 30 yıldır zilyet olduğunu ve taşınmazı ihya ettiğini ileri sürerek MK.nun 639/1. maddesi uyarınca tescil talebinde bulunmuştur. Davalı Hazine davanın reddini savunmuş, mahkemece davacıların taşınmazın 15 dönümlük kısmı için ecrimisil ödediklerinden malik sıfatıyla zilyet olmadıkları, kalan bölüm için ecrimisil ödeme tarihinden sonra zilyetliklerinin başladığı ve açma yaptığı ve bu tarih itibariyle dava tarihine kadar iktisap süresi dolmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın 1956 yılında yapılan tapulama tespitinde çalılık olması nedeniyle tespit dışı bırakıldığı Muhakemat Müdürlüğünün dosyada mevcut yazısından ve dosyaya getirtilen pafta kapsamından anlaşılmaktadır. Ormancı bilirkişi tarafından keşifte yapılan araştırma sonunda da, taşınmazın 1942 yılında yapılan orman kadastrosunca düzenlenen tahdit haritasının dışında kaldığı ve orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, orman araştırması yönünden getirtilmesi gerekli olan belgeler bulunduğu yerden getirtilip dosyaya konulmadan ve gerekli denetim yapılmadan ormancı bilirkişi raporuyla yetinilmiştir. Oysa bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılırken öncelikle o yerde orman tahdidi yapılıp yapılmadığı mahkeme tarafından Orman idaresinden sorulmalıdır. Orman kadastrosu yapılan bölgelerde nizalı taşınmazın bulunduğu yere ait kesinleşmiş sınırlandırma haritası, çalışma ve askı tutanakları getirtilerek, bunları uzman bilirkişi orman yüksek mühendisi ve yerel bilirkişi aracılığıyla mahallinde uygulanmalıdır. Sınırlandırma tutanağı ve haritasında tanımlanan ve gösterilen 0.1.5. ve belli sınır noktalarının mahalli bilirkişilerin bilgilerine başvurmak suretiyle yerleri tespit edilmelidir. Sonra harita teknik kurallara göre röper noktaları da belirtilmek suretiyle yerine uygulanmalı ve bu uygulama ayrıntılı şekilde uzman bilirkişi rapor ve krokisinde gerekçeli olarak açıklanmalı ve ayrıca dava konusu yer tahdit haritası üzerinde tasdikli şekilde gösterilerek belirtilmelidir. Açıklanan hususların yerine getirilmesi keşfin ve Yargıtay denetiminin sağlıklı yapılabilmesi yönünden zorunludur. Zira, orman tahdidi yapılan yerlerde bir taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının tespitinin ancak kesinleşmiş orman tahdit haritasına göre yapılacağı Yargıtayın yerleşmiş ve kararlılık kazanmış içtihatları gereğidir. Açıklanan belgeler getirtilip dosyaya konulmadan ve istenilen hususlar yerine getirilmeden yapılan uygulama yetersiz olduğu gibi Yargıtay denetimi bakımından da sağlıklı sonuca ulaşmayı engeller. Bu kerre, açıklandığı şekilde uygulama yapılarak taşınmazın kesinleşmiş tahdit haritası kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmelidir. Kapsam dışında kalması halinde 1956 yılında yapılan tapulama işleminde çalılık olduğu dosya kapsamı ile belli olduğuna göre bu tür yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı ancak 3402 sayılı Yasanın 17. maddesinde ki ihya koşullarının tamamen yerine getirilmesiyle mümkün olacağından anılan maddedeki koşullar araştırılmalı ve özellikle ihyanın sonuçlandığı tarih belirlenmeli ve bu tarih itibariyle dava tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap süresinin dolup dolmadığı araştırılıp belirlenmelidir. Mahkeme, davayı davacıların 1992 yılında ecrimisil ödemiş olmaları nedeniyle reddetmiştir. Her ne kadar dosyaya sunulan belgelerde davacıların 1992 yılında ecrimisil ödedikleri tartışma konusu değil ise de, ancak ödenen ecrimisilin davacıların taşınmaz üzerindeki zilyetliklerini kesip kesmediğinin tartışılması gerekir. MGK.nun 20.3.1983 tarih, 1981/8-27-1218 sayılı kararında da açıklandığı gibi 20 yıllık zilyetlikten sonra taşınmaza ecrimisil ödenmek üzere vaki başvurma olayında zilyette üstün hakkı kabul etme iradesi bulunmaz. Bu başvurma ile güdülen asıl amaç dava külfetinden kurtulmak için bir an önce taşınmazın tapusunu alma çabasına yönelik olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda davacıların dava konusu taşınmazdaki ihya işlemlerinin başladığı ve bittiği tarihin tespiti ve bu tarih itibariyle ecrimisil süresinin tamamlanıp tamamlanmadığının araştırılması önem kazanır. Mahkemece her ne kadar keşifte dinlenen tanıklardan zilyetliğin başlangıç tarihi sorulmuş ve tanıklar zilyetliğin 1956 yılında başladığını açıklamış iseler de; yukarıda açıklandığı gibi taşınmaz niteliği itibariyle ihya ile kazanılması mümkün olan yerlerden olması nedeniyle ihyanın tamamlandığı tarihin belirlenmesi önemlidir. Bu kerre bu hususun tanıklardan sorularak noksanlığın giderilmesi gerekir. Ayrıca, taşınmazın hukuksal niteliğinin de belirlenmesi yönünden taşınmaza komşu yerlere ait tapulama tutanağı ve dayanağı belgelerin getirtilip tespit sebepleri araştırılmalı, belgelerin mahallinde uygulanarak taşınmaz yönünden ne şekilde gösterildiği belirlenip, hukuki niteliği tespit edilmelidir. Komşu taşınmazlardan hükmen tescile konu olan yerler var ise, hükme dayanak teşkil eden dosyanın da getirtilip incelenmesi gerekir. Ziraatçı bilirkişi taşınmazın yakınında kanal bulunduğundan bahisle sulandığını bildirmiş ise de, bu hususun 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi hükmü uyarınca USI'den sorulmak suretiyle araştırılması ve taşınmazın 3083 sayılı Yasa uyarınca Devletçe sulanan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Eksik inceleme ile ve dosya kapsamına aykırı düşen düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve 1.548.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 13.4.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.