 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1998/679
K. 1998/7266
T. 22.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YOLSUZ TESCİLE DAYALI İKTİSAP
İYİ NİYET
KARAR ÖZETİ: Yolsuz tescil sonucu ayni hak iktisap eden kimsenin, iktisabının geçerli olabilmesi için MK.nun 931 maddesi hükmü uyarınca iyi niyetli olmalıdır. Bir kimsenin iyi niyetli sayılabilmesi için de MK.nun 3. maddesi hükmü uyarınca kendinden beklenen ihtimam ve dikkati göstermiş olması gerekir. Bunun için davalı üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı mahkeme tarafından kendiliğinden araştırılmalıdır.
(743 s. MK. m. 3, 931)
(YİBK, 14.2.1951 gün ve 7/1 s.)
Nakşi ile Vahap aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Elbistan 2. Asliye Hukuk Hakimliği)'ndenverilen 24.10.1997 gün ve 562-264 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
Taraf iddia ve savunmalarına göre davalı Vahap'ın yolsuz tescile ve tapu kaydına dayanarak iyi niyetle ayni hak iktisap ettiği ve dava konusu öncesi 184 ada (3) parsel iken ifrazen (20) parsel numaralı tapuyu temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, tapuda kayıtlı olan nizalı taşınmaz malı iktisap eden davalıya karşı iptal davası açtığına göre, davacının dava açma iradesi davalının iktisabının kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşır.
Davalı adına tesis edilen nizalı taşınmaza ait tapu kaydı, tapudan satın alma sonucu oluştuğuna göre, davalı MK. nun 931. maddesine dayanabilir. Ancak, MK. nun 931. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle iptali istenen tapu kaydının tescilinin hukuki bir sebebe dayanmadığı veya dayandığı hukuki sebebin geçerli olmadığı yani iptali istenen tapunun yolsuz tescil sonucu oluştuğu sabit olmalıdır. Zira tapudan satın alma sonucu tapu siciline güvenen ve iyi niyete dayanan kişinin MK. nun 931. maddesinden yararlanabilmesi için öncelikle iptali istenen tapu kaydının yolsuz tescil sonucu oluşması gerekir. Toplanan delillere ve dosya kapsamına göre, iptali istenen tapunun dayanağı olan 24.7.1989 tarih ve 481 ada (3) parsel sayılı tapu kaydının gerçek hak sahibi olduğunu ileri süren davacı yönünden yolsuz tescil sonucu oluşup oluşmadığı ve davacının gerçek hak sahibi olup olmadığı tartışılarak iptali istenen kayıtların dayanağı olan kaydın yolsuz tescil sonucu oluştuğu kanaat ve sonucuna vardıktan sonra ikinci aşama olarak davalının satın almada kötü niyetli olduğunun davacı tarafından iddia ve isbatı gerekir. Davacı bu davayı açmakla davalının kötü niyetli olduğunuda iddia etmiş sayılır.
Bu durumda davalının iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekir. Zira yolsuz tescile yani gerçekte hak sahibi olmayan bir kimse lehindeki tescile dayanarak ayni hak iktisap eden kimse, iktisabın geçerli olabilmesi için MK. nun 931. maddesi hükmü uyarınca iyi niyetli olmalıdır. Bir kimsenin iyiniyetli sayılabilmesi için de MK. nun 3. maddesi hükmü uyarınca kendinden beklenen ihtimam ve dikkati göstermiş olması gerekir. Bunun için davalı üçüncü şahsın iyiniyetli olup olmadığı mahkeme tarafından kendiliğinden araştırılmalıdır.
Yolsuz tescile dayanarak ayni hak iktisap eden şahsın iyiniyetli olup olmadığı ve yolsuzluğu hangi hallerde bilmesi gerektiği araştırılırken, kesin bir ölçü koymak mümkün değil ise de genel bazı kriterlerle birlikte bazı önemli özel durumların araştırılması gerekir.
Genel kriter olarak davalı üçüncü şahsın dayandığı tescilin yolsuz olduğunu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı genel hayat tecrübelerine ve hayatın doğal akışına göre bilip bilmediği veya normal görüşlü bir insanın sarfetmesi gereken dikkati sarfetseydi yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olup olmadığı araştırılmalıdır.
Ayrıca bazı fiili karinelerden de yararlanılmalıdır. Örneğin temlik edenin davalı ile akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, (Zira akraba olan şahsın tescildeki yolsuzluğu bildiğini kabulü mümkündür) taşınmazın el değiştirmesindeki çabukluk, değerinin çok altında bir bedelde satılması, (HGK:26.12.1973, E 972/1-1644 E, 1225 K; Tekinay: Eşya Hukuku 1989 Sh: 368 dip not 11/aa) tarafların aynı yerde ikamet edip etmedikleri gibi bazı fiili karinelerle ilgili olaylar da araştırılarak bu karinelerden yararlanılmalıdır.
Mahkemece 14.2.1951 T. ve 711 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davalının vakıa ve karinelerden olayda iyiniyet iddiasında bulunmayacak durumunun mevcut olup olmadığı araştırılmalı ve iyiniyet iddiasında bulunamıyacak durumunun belirmiş olması halinde kötü niyetin diğer tarafa (davacıya) ispat ettirilmesine sebep ve gerek kalmayacağı ve kötü niyetin mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması hususlarınında düşünülmesi gerekir. Nitekim bu yön sonradan çıkarılan 8.11.1991 gün ve 990/4 esas 991/3 karar sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da tekrarlanmış ve kötü niyet iddiasının mücerret dava açmakta ileri sürdüğü ve bunun bir itiraz olduğu hükmü benimsenmiştir.
Böylece dinlenen davacı tanıklarından hangi olayın, davalı Vahap'ın kendinden beklenen ihtimamı ve dikkati göstermediğini belirlediği mahkemece sorulup araştırılmalıdır. Tanıklardan yukarıda açıklanan hususların sorulup araştırılması zorunlu iken bu yönler sorulmadan soyut (mücerret) ve yetersiz tanık beyanları ile yetinerek davalının iyiniyetli olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA) ve 429.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 22.6.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.