 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1998/150
K. 1998/5716
T. 18.5.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- YOLSUZ TESCİLE DAYALI İKTİSAP
- İYİNİYET
- KÖTÜNİYET
KARAR ÖZETİ: Yolsuz tescil sonucu oluşan tapu kaydına dayanarak taşınmaz mal edinen kimsenin, bu iktisabının geçerli olabilmesi için MK.nun 931. maddesi hakim yarınca iyi niyetli olması gerekir. Davacı, iptal davası açmakla davalının kötü niyetli olduğunu da ileri sürmüş sayılırlar.
Bir kimsenin iyi niyetle sayılabilmesi için, kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermiş olması gerekir.
(743 s.MK.m.3,931)
(YİBK., 14.2.1951 gün ve 7/1 s.)
Mevlüt ile H. Mehmet aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair; (Doğanşehir Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 11.11.1997 gün ve 126-463 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Taraf iddia ve savunmalarına göre, davalı H. Mehmet'in yolsuz tescile ve tapu kaydına dayanarak iyi niyetle ayni hak iktisap ettiği ve dava konusu 1373 parsel numaralı taşınmazı tapudan temellük ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece "M.K.'nun 931. maddesinin tapu kütüğündeki kayda iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak elde eden kimsenin bu kazanmasının gerekli olacağı hükmünü taşıdığı, buradaki iyi niyetin MK.nun. 3. maddesindeki sübjektif iyi niyet olduğu, hal böyle olunca davacı tarafın davalının tapu kaydındaki mülkiyetin aktarımı sarısında iyi niyetli olmadığını iddia ve ispat etmesinin gerekli olduğu, davalının iyi niyet iddiasının aksinin davacı tarafından iddia ve ispat edilemediğinin belirlendiği gerekçesiyle sabit olmayan davanın reddine" karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, tapuda kayıtlı olan nizalı taşınmaz malı iktisap eden davalıya karşı iptal davası açtığına göre, davacının dava açma iradesi davalının iktisabının kötü niyete davalı olduğu iddiasını da taşır. Bu husus Yargıtay içtihadı Birleştirme Kurulunun 8.11.1991 gün 1990/4 esas, 1991/3 sayılı kararında "Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden bir kimseye karşı MK.nun 931. maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptal davalarında dava açma iradesinin kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı, kaldı ki, öyle olmasa bile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilme yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebileceği" kabul edilmiştir. Bu durumda davacının dava açma iradesi davalının iktisabının kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıyacağından mahkemenin davacının ,davalının iyi niyetli olmadığını iddia etmediğine dayanan gerekçesi yerinde değildir.
Davalı adına tesis edilen dava konusu taşınmaza ait 1300 parsel numaralı tapu kaydı 16.61995 tarihinde tapudan satın alma sonucu oluştuğuna göre, davalı MK.nun 931. maddesine dayanabilir. Nitekim yargılama sırasında sunduğu 28.5.1996 tarihli cevap layihasında taşınmazı tapuya dayanarak iyi niyetle satın aldığını ileri sürmüştür. Bu durumda davalının iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden araştırılması gerekir. Zira, yolsuz tescile yani gerçekten hak sahibi olmayan bir kimse lehindeki tescile dayanarak ayni hak iktisap eden kimse, iktisabının geçerli olabilmesi için MK.nun 931. maddesi hükmü uyarınca iyi niyetli olmalıdır. Bir kimsenin iyi niyetli sayılabilmesi içinde MK.nun 3. maddesi hükmü uyarınca kendinden beklenen ihtimam ve dikkati göstermiş olması gerekir. Bunun için de davalının iyi niyetli olup olmadığı mahkeme tarafından kendiliğinden araştırılmalıdır.
Yolsuz tescile dayanarak ayni hak iktisap eden üçüncü şahsın iyi niyetli olup olmadığı ve yolsuzluğu hangi hallerde bilmesi gerektiği araştırılırken, kesin bir ölçü koymak mümkün değil ise de, genel bazı kriterlerle birlikte bazı önemli özel durumların araştırılması gerekir.
Genel kriter olarak davalı şahsın dayandığı tescilin yolsuz olduğunu ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı genel hayat tecrübelerine ve hayatın doğal akışına göre bilip bilmediği veya normal görüşlü bir insanın sarf etmesi gereken dikkati sarf etseydi, yolsuzluğu ve uyuşmazlığı bilecek durumda olup olmadığı araştırılmalıdır.
Ayrıca bazı fiili karinelerden de yararlanılmalıdır. Örneğin davalı ile akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı, taşınmazın el değiştirmesindeki çabukluk, değerinin çok altındaki bir bedelle satılma, tarafların aynı yerde ikamet edip etmedikleri gibi bazı fiili karinelerle ilgili olaylar da araştırılarak bu karinelerden de yararlanılmalıdır. 14.2.1951 tarih, 7/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davalının vakıa ve karinelerden olayda iyi niyet iddiasında bulunamayacak durumun mevcut olup olmadığı da araştırılmalı ve iyi niyet iddiasında bulunamayacak durumun belirmiş olması halinde kötü niyetin davacı tarafça ispat edilmesine sebeple gerek kalmayacağı ve kötü niyetin mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulacağı hususlarının da düşünülmesi gerekir.
Böylece dinlenen taraf tanıklarından hangi olayda davalının kendinden beklenen ihtimam ve dikkati göstermediği mahkemece sorulup araştırılmalıdır. Tanıklardan yukarıda açıklanan hususlarının sorulup araştırılması zorunlu iken bu yönler sorulmadan soyut ve yetersiz tanık beyanları ile yetinilerek ve davacın in, davalının kötü niyetli olduğunu iddia ve isbat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 429.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 18.5.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.