 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E:1997/10300
K:1997/5055
T:12.09.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY KARARI
Davacılar murisinden intikal eden zilyetliğe dayanarak tespit dışı bırakılan taşınmazın adlarına tescilini istemişler, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazın ekilemez arazi olarak tespit dışı bırakıldığını, bu nitelikteki tarıma elverişli olmayan toprakların gerektiğini, olayda ise davacıların dava konusu yeri herhangi bir emek sarf etmeden sadece sürmek suretiyle tarla haline getirdikleri anlaşıldığından ve bu husus Yasanın anladığı manada imar ihya sayılamayacağından davanın reddine karar verilmiştir. Gerçektende mahkemenin kararında belirttiği gibi bir yerin imar ihya yolu ile kazanılması için öncesinin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki orman sayılmayan yerlerden iken yoğun, zor ve zahmetli emek ve gayret sonucu gerektirmeden doğrudan doğruya sürmek suretiyle ziraate elverişli hale gerek olmayıp bu yerlerin kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği ile iktisabı mümkündür. Kaldı ki dinlenen tanıklar ve teknik bilirkişi ifade ve raporlarında taşınmazın öncesi ekilemez arazi iken davacının murisi Satılmış tarafından sürülerek tarla haline getirildiğini, 1960 yılından bu yana tasarruf ve zilyetliklerinde bulunduğunu bildirmişlerdir. Teknik bilirkişi de 20.04.1995 tarihli raporunda taşınmazın %20-30 meyile sahip kumla killi, tınlı bünyede,orta geçirgenlikte değişik meyil bölgelerinde su ve toprak erozyonu bulunabilen toprak yapısına sahip kuru tarım arazisi olduğunu, bölgede yağış miktarı topoğrafik yapı, ekolojik koşullar dikkate alınarak seçilecek tarım teknikleri de uygulandığında nadasa yer verilmeden uygun münavebe sistemi ile her yıl taşınmaz üzerinde tarım olanağının bulunduğunu, toprak ve iklim koşulları dikkate alındığında buğday, bostan (mercimek) münavebesi uygulanabileceğini belirtmişlerdir. Raporun sonuç bölümünde de kültür arazisi durumunda olan bu taşınmaz üzerinde 3402 sayılı Kanunun 17. Maddesindeki koşulların oluştuğu ve arazi üzerinde en az 10-15 yıldan beri tarım yapılmakta olduğu belirtilmiş tanıklarda zilyetliğin başlangıç tarihinin 1960 yılında olduğunu ifade etmişlerdir. Açıklanan teknik bilirkişi ve tanık beyan ve raporlarına göre taşınmazın öncesi ve arazi durumu itibariyle herhangi bir şekilde zor ve zahmetli emek ve masraf sarfına gerek duyulmadan ve nadasa dahi yer verilmeden tarıma elverişli hale getirilmiş arazi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki taşınmazın mahkemenin kararında belirttiği gibi herhangi bir emek sarf etmeden sadece sürmek suretiyle tarla haline getirmiş olması imar ihya koşullarının araştırılmasını gerektirmez. Kaldı ki bilirkişiler kurulu raporunda belirtildiği gibi taşlık ve çalılık olarak ekilemez arazi sınıfında nitelendirilip tapulama dışında kalan dava konusu yerin zaman, emek ve kaynak harcanarak, taş ve kayalar temizlenerek çalılık ve yabani bitki örtüsü ayıklanarak bir çok kez de sürüm yapılarak topraklarının işlendiği, temizlendiği ve tarımsal girdiler kullanılarak, kültüre alınmış tarla niteliğine getirildiği ifade edildiğine göre, taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisaba elverişli ve davacılar murisi tarafından yerine getirilen ihya yolu ile de arıma elverişle hale getirilen yerlerden olduğu ve iktisap şartlarının da oluştuğu anlaşıldığına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 249000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 12.09.1997 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacılar, zilyedlik hukuki nedenine dayanarak 1953 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında ekilemez arazi niteliği ile tespit dışı bırakılan 16.460 m2 yüzölçümündeki taşınmazın adlarına tescilini istemişlerdir. Uyuşmazlık konusu taşınmazın bitişiğindeki 447 parsel sayıl yer yine 1953 yılındaki tapulama çalışmaları sırasında davacıların miras bırakanı babaları Satılmış adına tespit ve tescil edilmiş, nizalı sahanın ekilemez arazi niteliği ile tespit dışı bırakılmasına Satılmış ses çıkarmamış, bu konuda herhangi bir faaliyeti de olmamıştır.
Davacılar dava dilekçesinde uyuşmazlığı konu olan taşınmazın kendilerinden önce babaları Satılmışın uzun süre zilyed ve tasarrufunda bulunduğunu ve onun tarafından ekilip biçildiğini bildirmişlerdir. Bitişikteki ve onun tarafından ekilip biçildiğini bildirmişlerdir. Bitişikteki dava dışı 447 parsel zilyedi Satılmış adına tespit ve tescil dışı bırakılmasına hareketsiz kalması hayatın olağan akışına ters düşer. Ayrıca paftaya göre, tespit tarihinde uyuşmazlık konusu yer ekip biçmeye elverişli olmayan bir yerdir. Bu nitelikte bir yer ancak imar ihya ile kazanılabilir. Davacı taraf İmar-İhya hukuki nedenine dayanmamıştır. Kaldı ki tüm dosya içeriğine göre İmar-İhya olgusu da kanıtlanamamıştır.
Yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin hükmü sonucu itibariyle doğru olduğundan. Kararın onanması görüşündeyim.