 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1996/9646
K. 1996/4042
T. 18.4.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADİM ZİLYETLİĞİ
TAPUYA KAYITLI OLMAYAN TAŞINMAZ
KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
İHYA OLGUSU
KARAR ÖZETİ Davacı, dava konusu yerin MK.nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca kadim zilyetliğine dayanarak tescil isteğinde bulunabilmesi için yasada belirtilen kazanma koşullarının yanında, taşınmazın zilyetlikle kazanılacak özel mülkiyet konusu yerlerden olması gerekmektedir. Olayda; dava konusu yerin, MK.nun 641. maddesinin kapsamına giren Devletin tasarrufunda bulunan yerlerden olup, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilecek yerlerden bulunmadığına, davacı ihya olgusuna da dayanmadığına ve yargılama aşamalarında da bu olguyu ileri sürmediğine göre, zilyetliğe dayanılarak bu yerin davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
(743 s. MK. m. 639/1, 641)
(3402 s. Kadastro K. m. 17)
Mehmet ile Hazine ve Kestel Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair, (Alanya 1. Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 10.3.1 995 gün ve 569/1 04 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, dava dilekçesinde; mevki ve sınırları yazılı taşınmazın, HUMK. nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Hazine, davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dilekçesinde; dava tarihinden önceki kazanmayı sağlayan kadim zilyetliğe dayanarak tescil isteğinde bulunmuştur. Bir yerin bu yoldan kazanılabilmesi için, yasada belirtilen kazanma koşulları yanında, taşınmazın zilyetlikle kazanı lacak özel mülkiyet konusu yerlerden olması gerekmektedir. Ancak bu takdirde zilyetlik yolu ile taşınmazın tescili yoluna gidilebilir. Fen elemanı Omer tarafından düzenlenen 28.6.1994 günlü raporda, tescil konusu taşınmazın kadastro haritasında taşlık ve çalılık olarak gösterildiği, ziraatçı bilirkişi Hüseyin tarafından düzenlenen 4.7.1994 günlü raporda da taşınmazın imar ve ihya edilen bir yer olduğu açıklanmıştır. Paftaya göre taşınmazın 4 tarafı taşlık ve çalılık alanlarla çevrilidir. Uzman bilirkişilerin raporlarında belirlenen bilgi ve paftadaki açıklamalar karşısında bu yerin zilyetlik yolu ile kazanılıp kazanılmayacağının gözönünde tutulması gerekir. Taşlık ve çalılık olarak kadastro tesbit harici bırakılan bir yer, kural olarak MK.nun 641. maddesinin kapsamına giren Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden sayılır. Böyle bir yer 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi uyarınca imar ve ihya edilmedikçe zilyetliğe dayanılarak kazanılması mümkün olmaz. Yerel bilirkişi ve tanıklar, imar ve ihya olgusundan sözetmeksizin davacı tarafından tasarruf edildiğini bildirmişlerdir. Mahkemece, taşınmazın paftadaki niteliği gözönünde tutulmaksızın yerel bilirkişi ve tanık sözlerine dayanarak davanın kabulü yönüne gidilmiştir. Dava dilekçesinde, davacı ihya olgusuna dayanmadığına ve yargılama aşamalarında da bu olguyu ileri sürmediğine göre, zilyetliğe dayanılarak bu yerin davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş olması yasaya uygun düşmez. Zira, HUMK.nun 75. maddesi hükmüne göre, kanunun belirlediği ayrık haller dışında hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re'sen nazan dikkate alamaz. Kanunumuzun bu hükmüne göre, hakimin hükmüne temel yapacağı maddi vakıaların taraflarca getirmesi gerekmektedir. Kanun, "taraflarca getirilme prensibini" kabul ettiğine göre, ancak taraflarca ileri sürülen vakıalar dikkate alınabilir. Somut olayda, dava konusu taşınmaz, ancak imar ve ihya yolu ile kazanılabilecek bir yerdir. Davada ihya olgusu ileri sürülmediğine ve niteliği itibariyle maddi ve vakıa niteliğinde olan bu yön yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmediğine göre zilyetliğe dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş olması yasaya aykırıdır. Hazinenin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (BOZULMASINA), 18.4.1996 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, tapulamada tesbit dışı bırakılan taşınmazın MK.nun 639/1. maddesine davalı tescil davasıdır. Tescile karar verilebilmesi için, taşınmazın öncesi ve bu günkü durumu itibariyle özel mülkiyete konu ve zilyetlik kazanılabilecek yerlerden olduğunun tesbiti gerekir. Davacı tescil isteğine göre, nitelik araştırması mahkemece kendiliğinden yapılır.
1959 yılında yapılan tapulamada, çevresi gibi taşlık ve çalılık olması nedeniyle taşınmaz tesbit dışı bırakılmıştır. Böyle bir yerin zilyetlikle kazanılabilmesi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde yazılı koşulların davacı yararına gerçekleşmesi ile mümkündür. Davacı, imar ve ihya hukuki nedenine dayansın veya dayanmasın bu koşullar mahkemece kendiliğinden araştırılır. Maddi olayları açıklamak taraflara, uyuşmazlığa çözüm getirecek olan hukuki nedenleri saptamak hakime aittir. Buna göre davacının taşınmazda zilyet olduğunu açıklaması ve bu nedenle tescil isteminde bulunması yeterlidir. İmar-ihya ile tescil olanağı bulunan taşınmaz hakkındaki davayı imar-ihyaya dayanılmadı gerekçesi ile reddetmek doğru değildir. Aksi takdirde davacının imar-ihyaya dayanarak yeni bir dava açmak hakkı doğar. Açılmış bir dava varken davacıyı ikinci bir dava açmaya zorlamak, dava ekonomisine de uygun düşmez. Dava, 3402 sayılı Kanunun 17 ve 14. maddelerine göre değerlendirilmelidir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
M. Fahri ILDIZ
Başkan
KARŞI OY YAZISI
Sayın çoğunluğun görüşüne katılıyorum. Ancak, davacının imar ihya hukuki sebebine dayanan davanın reddedilmesi durumunda, MK.nun 639. maddesine dayanan zamanaşımı yoluyla zilyetliği ile mülk edinmeye hukuki sebebine davalı davasını engellemeyeceğinin kararda uygulanması görüşündeyim.
Mehmet KAŞIKÇI
Üye