 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/8118
Karar No : 1997/3679
Tarih : 12.06.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı kadastroca tespit dışı bırakılan bir parça taşınmazın M.K.'nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca adına tescilini istemiştir. Davalı Hazine ve yargılama aşamasında davaya katılan Ankara Valiliği davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık konusu taşınmazın 1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında çay yatağı olduğundan bahisle tespit dışı bırakılmıştır. Davacı dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın kendisi adına tespit edilen 241 parselin devamı olduğunu ileri sürerek adına tescilini istemiştir. Mahallinde yapılan 26.4.1989 tarihli keşifte bilgilerine başvurulan yerel bilirkişi ve tanıklar her ne kadar dava konusu taşınmazın davacının 15-20 yıldan beri zilyetliğinde olduğunu ve zaman zaman yonca ekildiğini bildirmiş iseler de, bu keşifte bilgisine başvurulan ziraatçı bilirkişi 10.5.1989 tarihli raporunda taşınmazın kumluk niteliğinde olduğunu, akarsu deltası yatağı görünümünde bulunduğunu, bu yerin sonradan nehir yatağından kazanıldığını ve yaklaşık son üç yıldan beri tarım arazisi olarak kullanıldığını topografik yapısı itibariyle öncesinin kumluk olduğunu bildirmiştir. Yargılama aşamasında ise davaya katılan Ankara Valiliği delil layihasında dosyaya kum ocağı ruhsatını ibraz ederek bu yerin kum ocağı olarak kullanıldığını ileri sürmüş ve 2.11.1994 tarihinde yapılan keşifte de bilirkişi raporuyla doğrulanan 9.12.1992 tarih ve 40/36 no.lu kum ocağı işletme ruhsatı içerisinde kaldığı teknik bilirkişi krokisi ile belirlenmiştir. Her ne kadar 17.10.1994 tarihinde yapılan keşifte bilgisine başvurulan teknik bilirkişi jeolog raporunda taşınmazın toprak yapısı olarak killi kumlu olup kültür arazisi olduğunu davalıyı taşınmaz ile aktif dere yatağı arasında yaklaşık 4-5 metre kot farkı olması nedeni ile taşınmazı eski bir dere yatağı olması ihtimalini zayıflattığını bildirmiş ise de, davaya katılan Ankara Valiliği delil olarak sunduğu kum ocağı işletme ruhsatında bu yerin kum ocağı olarak kullanması sebebiyle kumlarının taşınması sonucu doğal olarak kot farkı meydana geleceğinden bu görüşe itibar edilmemiştir. Dosyaya toplanan tüm deliller özellikle ilk keşifte bilgisine başvurulan ziraatçı bilirkişinin raporuna göre taşınmaz çakıl ve kumluk nitelikte olup halen de bu niteliğini taşıması karşısında taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre zilyetlik yolu ile kazanılması mümkün olmayan yerlerden olduğundan dava reddedilmelidir sonucuna varılmıştır. Bu durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 12.6.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.