 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1996/10476
K. 1997/6024
T. 10.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
EKLEMELİ ZİLYETLİK
İRADİ TERK
MURİSTEN KALMA TAŞINMAZ
İŞTİRAKİN SAĞLANMASI
KARAR ÖZETİ : Satın almaya dayanan zilyedin, önceki malikin zilyetlik süresinden yararlanma hakkı vardır.
Bir neden olmaksızın uzun süre taşınmazla ilginin kesilmesi, iradi terkin varlığını gösterir.
Muristen kalma taşınmaz taksime tabi tutulmamış ise, tüm mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması ya da terekeye mümessil atanması gerekir.
(743 s. MK. m. 687, 581)
Ali ile Hazine, Belediye Başkanlığı ve Akören Köyü Muhtarlığı aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair, (Eflani Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 7.11.1996 gün ve 67-79 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile Hazine tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı, satın alma ve eklemeli zilyetliğe dayanarak dava konusu 7 parça taşınmazın MK.nun 639/1. maddesi uyarınca adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece 5 parça taşınmaz hakkındaki davanın kabulüne, 2 parça taşınmaz hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm reddedilen taşınmazlar yönünden davacı vekili, kabul edilen taşınmazlar yönünden de Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin kabulüne karar vermiş olduğu hükmün 2/a, 2/b, 2/c, 2/d ve 2/e fıkralarında yazılı taşınmazların satın alma yoluyla davacıya geçtiği ve eklemeli kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği ile iktisap süresi tamamlandığından ve davacının mülkiyet hakkı doğduğundan Hazine vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değil ise de, dava tescil davası olup 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen iktisaba esas olmak üzere taşınmazın niteliğinin araştırılması gerekli olup, bu hususta mahkemece DSİ Müdürlüğüne müzekkere yazılmış olmasına rağmen müzekkere sonucu beklenmeden ve taşınmazların kuru veya sulu nitelikte olup olmadığı hususu araştırılmadan karar verilmiş olması isabetsizdir.
Reddine karar verilen taşınmazlarla ilgili davacı vekilinin temyizine gelince; mahkeme, hükmün 1/ave 1/b fıkrasında yazılı olan Tepecik ve Kır Mevkii'ndeki taşınmazların 5 ile 10 yıldan beri ekilmediği ve bu nedenle iradi olarak terk edildiği, ayrıca Tepecik Mevkii'ndeki taşınmazın babasından kaldığı halde babanın ölü olup olmadığı, mirasçı bırakıp bırakmadığının belirlenmediği ve Kır Mevkii'ndeki taşınmazı davacının 1994 yılında senetle satın aldığı, ondan önce bu yerde kiracı bulunduğu, mülkiyet hakkının ve zilyetliğinin ancak satın alma tarihinden sonra başladığı ondan önceki zilyetliğinin malik sıfatı ile bulunmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemenin redde dayanak yaptığı açıklanan gerekçelerinde isabet bulunmamaktadır. Davacı, Kır Mevkii'ndeki taşınmazı 1994 yılında satın almadan önce bu yerde kiracı olduğu sabit ise de, önceden kiracı olması eklemeli zilyetlik hakkından yararlanmaya engel teşkil etmez. Dava konusu hükmün ila fıkrasında yazılı Tepecik Çayırı Mevkii'ndeki taşınmazın öncesinin başka şahsa ait iken davacının babası tarafından 1955 tarihli senetle satın alındığı, ölümünden sonra taşınmazın davacıya kaldığı bilirkişi ve tanıklar tarafından açıklanmıştır. Davacı da bu yönde iddiada bulunmuştur. Ancak gerek davacı iddiasında, gerekse tanıklar beyanlarında bu taşınmazın davacının murisinin ölümünden sonra mirasçılar tarafından taksim edilip edilmediği açıklanmadığına göre, bu hususun tanıklardan sorulup açıklanması, taksim var ise, davacının zilyetliği üzerinde durulması, taksim yapılmamış ise, muristen veraset belgesi istenerek davacı dışında kalan mirasçıların davaya dahil edilmesi veya noterden muvafakatlarının alınması veya MK.nun 581. maddesi uyarınca terekeye mümessil tayin edilerek mümessil aracılığıyla davaya devam olunması suretiyle dava şartının yerine getirilmesi gerekir. Mahkemenin taşınmazların 5 ila 10 yıldır ekilmemesi nedeniyle davacı tarafından iradi olaraktan terk edildiği şeklindeki gerekçesi de yerinde değildir. İradi terkin varlığından bahsedilmesi için taşınmazın belli bir neden yokken uzun yıllar kullanılmaması ve zilyedin taşınmaz üzerinde egemenliğini dile getirecek her hangi bir ilgiyi göstermemiş olması, artık o tarlayı terk ettiği yolunda herkeste bir kanının uyanmış olması gerekir. Zira zilyedin taşınmaz mala ilgi göstermemesi uzun süre taşınmaz üzerindeki başkalarının zilyetliğine itiraz etmemesi, zilyedin zilyetliği terk iradesinin varlığına karinedir. Ancak bu şekilde zilyedin taşınmazı terk ettiği yolunda herkeste bir kanının uyanması durumunda zilyedliğin yitirilmesi söz konusu olur. Zilyetliğin iradi olarak terki zilyedin beyanına göre de, anlaşılıp tespit edilebilir. Bu durumda bir kimse tarlasını ekmeyeceği, kullanmayacağı ve artık terk ettiği yolunda niyet ve iradesini belli etmiş ve fiili olaraktanda o yerde egemenliğine son vermiş ise terk olunmuş sayılır. Tanıklar yukarda açıklandığı şekilde gerek davacının beyanı ile gerekse diğer nedenleri belirtir şekilde terke dair bir beyanda bulunmamışlardır. Aksine taşınmazların niçin ekilemediğine dair bir bilgilerinin olmadığını ifade etmişlerdir. Ziraatçi bilirkişi taşınmazların nadas halinde bulunduğunu raporunda belirtmiştir. Bu açıklamalar ve nedenler karşısında davacının dava konusu taşınmazları iradi olarak terk ettiği şeklindeki gerekçede ve davanın bu sebeple reddine isabet bulunmamaktadır. Davacı veki1mm reddolunan taşınmazlarla ilgili temyizinin açıklanan nedenlerle, Hazine vekilinin temyizinin de tüm taşınmazların kuru veya sulu nitelikte olup olmadığı yönünde araştırma yapılmamış bulunması nedeniyle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 580.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 10.10.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.