 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1994/4627
K. 1994/7834
T. 7.6.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ZİLYETLİĞE DAYALI TESCİL
KESİNLEŞMİŞ ORMAN TAHDİDİ
KESİN HÜKÜM
KARAR ÖZETİ Nizalı taşınmaz her ne kadar kesinleşen orman tahdidinin dışında kalmışsa da, daha önce Gezici Arazi Kadastrosu Mahkemesi tarafından orman olarak tesbit dışı bırakılmış ve hükmün kesinleşmiş olması karşısında, Orman Tahdit Komisyonunca yapılan işlemin yasaya uygun olduğundan sözedilemez ve maddi olay itibariyle taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Buna göre; Gezici Arazi Kadastrosu Mahkemesinin ilamı, tarafları ve hukuki sebebi aynı olan eldeki zilyedliğe dayalı tescil davası için kesin hüküm teşkil eder.
(1086 s. HUMK. m. 237)
(3402 s. Kadastro K. m. 34)
Mustafa ile Hazine ve Yazır Köyü Muhtarlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair, (Karacasu Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 18.19.1988 gün ve 100-241 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Nizalı taşınmaz vergi kaydı ve harici taksime müsteniden gezici arazi kadastro komisyonunca davacı Mustafa adına tesbit edilmiş olup, bu tesbite Hazine ve Orman İdaresi itiraz etmiş ve tapulama mahkemesince 1961/518 esas ve 1965/146 karar sayısı ile yapılan yargılama sonunda; nizalı taşınmazın Tarım Bakanlığı'nın cevabına göre orman sayılan yerlerden olduğu, buna dair Bakanlık yazısı aleyhine bu belirlemenin kaldırılması maksadı ile Danıştay'a dava açılmış ise de, Danıştay Başkanlığı'ndan gelen cevap yazısında açılan idari davanın reddedildiği anlaşılmakla ve bu kararın idari kaza tarafından doğru bulunması adalet mahkemelerinde tartışma konusu olamayacağından ve keza ormanların tahdit ve kadastrosu Orman Kanunu uyarınca mahsus komisyonlarınca yapılması gerekeceğinden, nizalı yerin orman olup olmadığının belirlenmesi işi, tapulama mahkemesi görevi dışında bulunmasına 'göre, taşınmazın orman olarak tesbit dışı bırakılmasına karar vermiş, bu karar taraflarca temyiz edilmeyerek 8.5.1987 tarihinde kesinleşmiştir.
Tapulama komisyonu, nizalı 232 parselin 1967-1968 yıllarında yapılan orman tahdidi dışında ve tamamının tara olarak bırakıldığı ve tahdidin itiraz edilmeden kesinleştiğine dair tutulan zabıt üzerine 18.6.1973 tarihinde, 766 sayılı Kanunun geçici 2. maddesine göre nizalı taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığı, tapu kaydı ve komisyon huzurundaki muvafakata binaen Mustafa'nın malı olup halen zjlyed olmakla tapulama tutanağındaki tesbit veçhile tesciline karar verilmiş, Hazinenin itirazı üzerine Karacasu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1973/314 esas ve 1976/1 90 karar sayılı karan ile komisyon kararının iptaline karar verilmiştir. Bu karar, davalının temyizi üzerine 7. Hukuk Dairesi'nin 21.3.1979 tarihli kararı ile tapulama işlemi kesinleşmiş olmakla, tapulama komisyonu kesinleşen tapulama işlemine yeniden el koyamaz gerekçesiyle kararı yerinde bulmuş, ancak; Hazinenin tescil talebi de olmakla bu yolla görevsizlik kararı verilmesi için bozulmuştur.
Daha önce orman kadastro komisyonunca nizalı taşınmazın orman sınırları dışında bırakılmasına ilişkin işlemi, yasaya uygun bulunmamaktadır. Zira, orman kadastro komisyonu taşınmazla ilişkili olarak yaptığı çalışma sırasında bu yerin orman olduğu Danıştay yetkili dairesince ittihaz olunan kararla belirtilmiş bulunmaktadır. Bu karar, idare mahkemesince verilmiş olduğuna göre orman kadastro komisyonunun bununla bağlı olması ve tahditte bu yönü nazara alarak taşınmazı orman olarak belirlemesi gerekirdi. Bu yönün değerlendirilmeyerek nizalı taşınmazın orman kadastro komisyonunca orman sınırları dışında bırakılmasına dair işlem açıklanan gerekçeler karşısında bir hüküm ifade etmez.
Arazi kadastro mahkemesinin hükmü görevsizliğe ilişkin olmayıp işin esası ile ilgilidir. Arazi kadastro mahkemesinde görülen dava sırasında taşınmazın o tarihte yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi hükmüne göre orman olup olmadığı incelenmiş ve Tarım Bakanlığı'nca orman olduğu ileri sürülmüş ve bu belirleme ile mahkeme bağlı görülmüş ve idari işlemin aleyhine ilgilisi tarafından idari yargı yerine açılan dava redle sonuçlanmış olduğuna göre, artık maddi olay itibariyle taşır~mazın orman sayılan yerlerden olduğunu kabul etmek gerekir.
Davanın konusu, hukuki sebebi ve tarafları aynı olduğuna göre, HUMK. nun 237. maddesi hükmüne ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 55. maddesi (3402 sayılı Kanunun 34 . maddesi) hükmüne göre, arazi kadastro mahkemesince verilmiş olan hüküm bu davada kesin hüküm sayılmakla tarafını bağlar. Kesin hüküm karşısında mahkemece yeniden taşınmazın orman olup olmadığının incelenmesine lüzum bulunmamaktadır. Zira, kesin hüküm davanın dinlenmesini Önleyen ve kamu düzenine ilişkin bir durumdur. 0 itibarla, bir olay kesin hüküm varsa ayrıca işin esasının bir daha incelenmesine gerek yoktur. Bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü usulsüz, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 7.6.1994 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava konusu taşınmaz, tapulamaca 26.5.1960 tarihinde 232 parsel numarası ile davacı adına tesbit edilmiş olup bu tesbite Hazine ve Orman İdaresi itiraz etmiştir. Sonuçta uyuşmazlık, Gezici Arazi Kadastro Mahkemesine götürülmüş ve bu mahkemece 1961/518 esas, 1965/146 karar sayılı hükümle dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olması nedeniyle bu niteliği ile tesbit dışı bırakılmasına karar verilmiş ve hüküm 85.1967 tarihinde kesinleşmiştir. Daha sonra 1967 yılında o bölgede Orman Kadastro Çalışmaları başlamış ve Orman Kadastro Komisyonunca uyuşmazlık konusu taşınmaz Orman Tahdit Hattının dışında bırakılmış ve tahdit böylece kesinleşmiştir. Tahdidin kesinleşmesinden sonra Tapulama Komisyonunca taşınmaz yeniden davacı adına tesbit gibi tesciline karar verilmiş ve Hazinenin itirazı üzerine Karacasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.4.1975 gün ve 1973/314 esas, 1976/1 90 karar sayılı hükmü ile dava konusu parselin davacı adına tesciline karar verilmiş ve bu hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 'nce bozulmasından sonra aynı mahkemenin 24.2.1978 gün, 86/51 sayılı kararı ile uyuşmazlık konusu parsel hakkındaki Tapulama Komisyonunun tesbite ilişkin kararının iptaline ve mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Bu kez davacı, tesbit dışı bırakılan 'yerin MK.nun 639/1. maddesi hükmü uyarınca kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle adına tesciline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.Davanın kabulüne ilişkin hüküm Hazine tarafından temyizine gelince: Yüksek Dairenin değerli çoğunluğu dava konusu taşınmaz hakkında Gezici Arazi Kadastro Mahkemesince verilmiş bulunan kesin hükmün bu davada nazara alınması gerektiğini, kesin hükmün olumsuz dava koşullarından olup bu davanın dinlenilmesi önlediğini ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekçesi ile yerel mahkemenin kararı bozulmuştur. Gerçekten de taşınmazın 1960 yılında davacı adına tesbiti üzerine Hazine ve Orman İdaresinin itirazı sonunda verilen Gezici Kadastro Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı hükmü kesin hüküm sayılır. Kesin hüküm, kamu düzenine ilişkin olup olumsuz dava koşullarındandır. Uyuşmazlıkların çözümünde kesin hükümlerin nazara alınması gerekir. Ancak somut olayda durum farklıdır. Az önce de belirtildiği Üzere kesin hükmün oluşmasından sonra o bölgede yetkili ve görevli Orman Kadastro Komisyonunca orman tahdidi yapılmış ve kesin hüküm nazara alınmaksızın bu yer tahdit dışında bırakılmıştır. Bu tahdide karşı Orman İdaresi ve Hazine iptal yoluna gitmeksizin tahdit kesinleşmiştir. Tahdidin kesinleşmesinden sonra uyuşmazlığın tahdit haritasına göre çözümlenmesi gerekir. Daha açık bir deyimle uyuşmazlık konusu taşınmazın orman olmadığı yetkili ve görevli Orman Kadastro Komisyonunca belirlenmiş olup komisyonun bu belirlenmesine göre uyuşmazlığın çözümü yoluna gidi4nesi icap eder. Orman Kadastro Komisyonunca yapılan bu belirleme karşısında Gezici Arazi Kadastro Mahkemesi nce verilen hüküm davanın dinlenilmesine engel teşkil edecek bir sebep sayılmaz. Yargıtay' nın yerleşmiş uygulamaları da bu yoldadır (Yargıtay HGK.nun 16.11.1991 gün ve 1991/7-309 esas, 1991/503 karar). Bu bakımdan Daire çoğunluğunun davanın kesin hüküm nedenleriyle reddedilmesine ilişkin gerekçesini paylaşmak mümkün bulunmamaktadır. Orman Kadastrosunun kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar MK.nun 639. maddesindeki koşullar davacı lehine oluşmuş bulunduğuna göre Mahkemenin hükmü Yasaya uygun olup, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gereğine işaret eden çoğunluğun bozmasına katılmıyorum.
Süleyman SAPANOĞLU
Üye