 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E. 1992/16670
K. 1993/4634
T. 30.4.1993 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TAPU İPTALİ VE TESCİL
TAPUNUN ÜÇÜNCÜ KİŞİYE İNTİKALİ
AYIN DAVASININ TEŞMİLİ
DAVANIN TAZMİNATA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
ZİLYEDLİK SÜRESİ
KARARIN GEREKÇESİ
ÖZET Nizalı taşınmazın dava açıldıktan sonra ve hüküm kesinleşmeden önce, tarafların iradesi dışında üçüncü bir kişinin eline geçmesi ve tapunun intikal etmesi halinde davacının ayın davasını yeni malike teşmili olanaksızdır. Bu durumda, davacının hakkı bedele dönüşeceğinden ve davanın bedele dönüştürülmesi zorunluluğu ortaya çıkacağından tazminat miktarı açıklattırılarak iddianın incelenmesi gerekir.
Zilyedliğe dayalı tapu iptali ve tescil davalarında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi, tesbit tarihinden geriye gidilmek suretiyle hesaplanmalıdır.
Ayrıca, mahkeme kararlarında delillerin tartışılması ve gerekçe gösterilmesi zorunludur.
(1086 s. HUMK. m. 186, 388)
(2709 s. Anayasa m. 141/3)
(743 s. MK. m. 639)
(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Fevziye ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair, (Bozüyük Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 13.5.1992 gün ve 303/312 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Davanın açılmasından sonra dava konusu taşınmaz imar mevzuatına göre şuyulandırılarak 85 ada, 538 ila 544 imar parsel numaraları verilmek suretiyle tapu kayıtlarında yazılı gerçek kişiler adına 23.10.1990 tarihinde tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmazın dava açıldıktan sonra ve hüküm kesinleşmeden önce tarafların iradesi dışında başka bir üçüncü kişinin eline geçmesi ve tapunun intikal etmiş olduğu hallerde de HUMK.nun 186. maddesi uygulanır. Hukuk Genel Kurulu'nun kamulaştırma ve cebri icra yollarıyla İlgili 4.11 .1936 tarih, 4/72-44 ve 11.5.1977 tarih, 8/3202-472 ve 8. Hukuk Dairesi'nin 15.5.1975 tarih 1402/3227 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi HUMK.nun 186. maddesinin uygulanabilmesi devir ve temlikin başka bir deyimle müddeabiin el değiştirmesinin rızaya dayanması şartına bağlı olmayıp bu maddenin kamulaştırma ve cebri icra (ve olayımızda olduğu gibi imar mevzuatının tatbiki) halinde de uygulanması mümkündür. Bu hususu önleyen bir hüküm bulunmadığı gibi aksine bu durumlarda davacı bakımından, davayı tazminata dönüştürmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Zira, kamulaştıran İdareye yahut iade yolu ile satın alan veya olayımızda olduğu gibi imar Yasasından doğan şuyulandırma sonucu tapu maliki olan gerçek kişilere karşı davacının davayı ayın davası olarak teşmili hukuk açısından olanaksızdır (Prof. B. Kuru, cilt: 3, shf. 2698). Davacı bakımından davayı tazminata dönüştürmek zorunlu olduğundan tazminat miktarı açıklattırılarak davacının iddiasının incelenmesi gerekli iken, HUMK.nun 186. maddesi gereği yerine getirilmeden ve taşınmazın mal imar Yasası gereğince şuyulandırılarak gerçek kişilere dağıtılması karşısında davacının hakkının bedele dönüştüğü düşünülmeden Hazine ile ilişkisi kalmayan tapunun iptaline karar verilmesi isabetsizdir. Ayrıca, kabule göre de zilyedlik araştırması yeterli değildir. Davacı ile bayii Musa ve mirasçılarının bağımsız zilyedlikleri tesbit tarihine göre araştırılmamıştır (20 yılı aşkın süredir malikler tarafından tasarruf edilir). Beyanı ile yetinilmiştir. 20 yılı aşan sürenin kaç yıl geriye uzandığı açıklanmamış, keşif tarihi olan 30.5.1991 tarihine göre 20 yıl öncesi 1971 olup tesbit tarihine göre bu 20 yıllık süre dolmamaktadır. Bu durumda bilirkişi ve tanıklardan davacı ve bayilerine ait 20 yıldan fazla olan sürenin açıklattırılması gerekir. Ayrıca mahkemenin kararı gerekçeden yoksundur. Mahkemece "toplanıp değerlendirilen delil içeriklerine göre" ifadesi ile yetinilmiş olup bu ifade HUMK.nun 388. maddesinde anlaşıldığı şekilde gerekçe yerine geçmez. Böylece mahkeme kararının gerekçeden yoksun olması nedeniyle HUMK.nun 388. ve Anayasanın 141. maddesine aykırıdır. Anılan maddeye göre kararda iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan delillerin tartışılması, red ve üstün tutma sebepleri,sabit görülen olaylarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep, hüküm sonucunun açık ve kesin şekilde belli edilmesi gerekir. Ayrıca 1982 Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre de bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Mahkemece tahsis olunan hükümde delillerin tartışılması yoluna gidilmediği gibi gerekçede gösterilmemiştir. Bu itibarla, karar yazılı şekli ile HUMK. na ve Anayasaya aykırıdır. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 30.4.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|