 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1990/19646
K: 1990/17152
T: 11.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Müslim ile Orman Genel Müdürlüğü, Hazine, Günboğazı Köyü muhtarlığı, Hüseyin ve müşterekleri aralarındaki tesbit ve tescil davasının reddine dair, (Pertek Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 15.5.1990 gün ve 89/71 sayılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de; hüküm tarihine nazaran uyuşmazlığa konu teşkil eden taşınmazın değeri 1.000.000 lirayı aşmadığından duruşma talebinin kıymet yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Tapu sicil müdürlüğünün 9.11.1988 günlü ve 982 sayılı yazısına ek olarak gönderilen tutanakta, taşınmazın bulunduğu Günboğazı Köyü'nde bütün gayrimenkullerin klasik metodla tahdit ve tesbitlerinin yapılmış olduğu belirtilmiş ve az önce sözü edilen yazıda ise davacının dayandığı 137 numaralı tapu kaydının herhangi bir parsele revizyon görmemiş olduğu açıklanmıştır. Bu durumda taşınmazın bulunduğu köyde tapulama yapılmış ise de, bu taşınmazın tapulamada ne suretle belirlendiği bildirilmemiştir. Taşınmaz orman olarak veya devletin hüküm veya tasarrufu altında bulunan bir taşınmaz olarak tapulama dışı bırakılmış ise, bu yere ait paftanın getirtilip tapulamaca yapılan işlemin mahiyetinin tesbit edilmesi gerekmektedir. Şayet bu yörede tapulama yapılmış ve taşınmaz tapulama dışı bırakılmış ise, bu yere ait tapu kaydı Kadastro Kanununa göre işleme tabii kayıt niteliğini kaybetmiş sayılır. Artık böyle bir kayıt zilyetliği doğrulayan ya da zilyetlikle tamamlandığı takdirde hüküm ifade edebilen bir belge durumunu alır. Böyle bir yer için MK.nun 639. maddesine dayanılarak tescil davası açılabilir ve tapu kaydı zilyetliği isbata yarayan bir belge sayılabilir. Ancak, bu yörede tapulama yapılmamış ise, tapu kaydı MK.nun tapu siciline mahsus hükümlerine göre geçerli kayıt sayılacağından böyle bir yer için tapu kaydına dayanılarak tescil davası açılamaz. Başka söyleyişle böyle bir yer esasen tapulu sayılacağından ikinci kez tapuya bağlanması düşünülemez. Bu durumda MK.nun 618. maddesine dayanılarak men'i müdahale veya istihkak davası açılabilir. Mahkemece taşınmazın niteliği hakkında yapılan inceleme de hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Her ne kadar ormancı bilirkişi; (A) ile gösterilen kısmın orman olduğunu, (B) ile gösterilen kısmın ise orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildirmiş ise de, verilen mütlaaa yeterli bulunmamaktadır. Öncelikle nizalı taşınmazın bulunduğu yerde orman tahdidi yapılıp yapılmadığı kesin biçimde anlaşılmamaktadır. Bu yönün bilirkişiden çok Orman İdaresinden sorulup tesbit edilmesi gerekir. Şayet bu yerde orman tahdidi yapılmış ise tahdit haritasının ve gerekiyorsa tutanaklarının getirtilip bu yere uygulanması, taşınmazın daha önce yapılıp kesinleşen orman tahdit haritasının kapsamında kalıp daha önce yapılıp kesinleşen orman tahdit haritasının kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi gerekir. Nizalı taşınmaz tümüyle orman tahdit haritasının kapsamında kalıyor ise, uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekir. Başka anlatımla nizalı yer artık orman sayılır, buraya ait tapu kaydı veya benzeri belgelerle hukuki niteliklerini yitirmiş sayılırlar. Ancak bu yörede orman tahdidi yapılmamış ise, uyuşmazlığın çözümü değişik tarzda olacaktır. Yalnız amenajman planıyla değil 1/25000 ölçekli memleket haritasının da getirtilip nizalı yere uygulanması ve nizalı yerin bu haritanın kapsamında kalıp kalmadığının, bundan sonra da nizalı yerin niteliği üzerinde ve 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği sırada orman olup olmadığının öncelikle belirlenmesi gerekir. Bilirkişi mütalaasını tahdit yapılmamış olması esasına göre düzenlemiş bulunmaktadır. Orman Kadastro Yönetmeliğinin 3. maddesinde ağaçcık tarif edilmiştir. Bilirkişinin mütalaasını tahdit yapılmamış olması esnasına göre düzenlemiş bulunmaktadır. Orman Kadastro Yönetmeliğinin 3. maddesinde ağaçcık tarif edilmiştir. Bilirkişinin tamamlanması bu tarife uygun bulunmakta ise de, bu taşınmazın (A) kısmı üzerindeki ağaç ve ağaçcıkların hangi tür ağaç olduğu açıklanmamıştır. Özellikle meşenin cinsi üzerinde durulmamıştır. Taşınmaz palamut meşesi ise 4785 sayılı Kanunun 2. maddesinin (b) bendine göre sahipli olması halinde Devletleştirilmiş sayılamaz. Başka deyimle bu tür yerler orman olmakla birlikte 4785 sayılı Kanunun anılan bu maddesine göre Devletleştirilmiş sayılmaz. Ayrıca Orman Kanununun 1. maddesinin (h) bendinde sahipli palamut meşeliklerinin orman sayılamayacağı hükme bağlanmıştır. Ormanı tanımlarken bir hususa özen gösterilmesi gerekir. Orman uyuşmazlığının çıktığı tarihte yürürlükte bulunan hükümlerin nazari itibarla alınması gerekir. Şüphesiz olayımızda sahiplik belgesi olan tapu kaydına dayanıldığına göre 13.7.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınması gerekecektir. Bu hükümlerden az önce söz edilmiştir. Bunun dışında davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmünün nazara alınması icabeder. 1. maddenin 1. fıkrasında, uyuşmazlığın çıktığı tarihteki orman tarifi yapılmış 1. maddenin 2. fıkrasında ve diğer bentlerinde ise yine uyuşmazlığın hasıl olduğu tarihte yürürlükte bulunan bu hükümlere göre orman sayılan yerler tarif edilmiştir. Dava 1988 yılında açılmıştır. O tarihinde 6831 sayılı Kanunun 3373 sayılı Kanunla değişik 1/F ve (G) bentleri yürürlükte bulunmaktadır. 1/F bendinde sahipli olan orman içerisindeki yerlerden sözedilmiştir. (G) bendinde ise ormana bitişik yerlerden sözedilmiş bulunmaktadır. Her iki bentte de tapu kaydı gibi bir sahiplik belgesine ihtiyaç vardır. Şüphesiz nizalı yer 4785 sayılı Kanuna göre devletleştirilmiş hükmünde ise tapu kaydı değerini yitirmiş sayılacağından dava tarihinde yürürlükte bulunan hükümlere göre bu tapu kaydı sahiplik belgesi sayılamayacaktır. Ancak 4785 sayılı Kanuna göre bu tapu kaydı hükmünü yitirmemiş ise o takdirde az önce anılan bu hükümlerin gözönünde tutulması gerekir. 1/F ve (G) bentlerinde önemli olan yön sınırların sabit olup olmadığının belirlenmesi ve bitişiklik unsurunun olayda mevcut olup olmadığının araştırmasıdır. Bişitiklik unsuru yine yönetmelikte açıklanmıştır. Ayırıcı sınırların sabit olması gerekir. Bilirkişi bu yönleri de açıklamıştır. O itibarla (A) ile gösterilen kısma ilişkin bilirkişi mütalaası yeterli bulunmamaktadır. (B) kısmına gelince: Bu bölgede tapulama yapılmış ve nizalı taşınmaz tümüyle tapulama dışı bırakılmış ise tapu kaydı sadece bir belge niteliğini taşıyacağından (B) kısmının devletin hüküm ve tasarufu altında bulunan yerlerden olup olmadığının gerektiği şekilde incelenmesi gerekir. Daha kesin ifade ile, tapu kaydı işleme tabi kayıt niteliğini kaybedeceğinden bu durumda taşınmazın niteliğinin ziraatçı bir bilirkişiye incelettirilmesi ve ondan mütalaa alınması gerekir. 31.10.1989 tarihli raporun nizalı yerlere ait olmadığı davacı tarafından ileri sürülmüş ise de, bu yön bir belge ile açıklanmamıştır. Mahkemece; bu yön üzerinde de durulması, nizalı yerlere ait olup olmadığının araştırılması, keza her iki parça orman olmadığı takdirde nu suretle tasarruf edildiğinin bilirkişi ve tanıklardan sorulması, ayrıca MK.nun 639. maddesindeki ilan ve diğer koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 5000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.12.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.