 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E:1989/7358
K:1989/8328
T:25.09.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
* 221 SAYILI YASANIN UYGULANMASI
ÖZET:6830 sayılı eski Kamulaştırma Yasasının yürürlüğe girmesinden önceki dönemde kamu hizmeti amacı ile başkasının taşınmazına tesis kurularak el konulmuş ise, hak sahipleri ancak bedel davası açabilir.
(221 s. AHTEG. K m. 1)
Bekir ile Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Hazine ve Sırapınar Köyü Muhtarlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair (Bal~ Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 19.9.1988 gün ve 287-304 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi Hazine vekili ile Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı Bekir, 949 parsel olarak Hazine adına tesbit edilip bilahare tescil edilen taşınmazın krokide (A) ile gösterilen kısmının önce babası tarafından tasarruf edildiğini ve bundan sonra kendisine devredildiğini ileri sürerek bu kısmın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davanın kabulüne ilişkin ilk hüküm bozma ilamında gösterilen gerekçelerle bozulmuştur. Mahkemece, bu defa bozmaya uyularak inceleme yapılmış ve davanın kabulü yönüne gidilmiştir.
12.11.1986 tarihli Tapu Sicil Müdürlüğünün yazısına göre bu yer, 949 parsel olarak 1950 tarihinde Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı taraf tapu kaydı gibi bir belgeye dayanmadığına ve zilyetlikten sözettiğine göre, zilyetliğin tesbit tarihi olan 1950 tarihine değin hesaplanması gerekir. Dinlenen tanıklardan 1335 doğumlu Ahmet, 14-15 yaşından itibaren durumu fark ettiğini ve o tarihten yani kendisinin 14-15 yaşına gelmesinden itibaren bu taşınmazın davacının babası tarafından nizasız, fasılasız malik sıfatıyla tasarruf edilmeye başlandığını açıklamıştır. Şehadet bakımından önemli olmamakla birlikte, mahalli bilirkişi 1334 doğumlu Şevki'de 13-14 yaşından itibaren bu taşınmazın davacının babası tarafından tasarruf edildiğini gördüğünü açıklamıştır. Diğer tanıklardan davacının gösterdiği tanık 1338 doğumlu Ömer, 55 yıldan beri davacının babası ve kendisi tarafından tasarruf edildiğini bildirmiştir. Diğer tanıklar da aynı şekilde beyanda bulunmuşlardır. 1338 doğumlu Ömer'in de diğer tanıklar gibi 13-14 yaşından sonra etrafında olan bitenleri fark edebileceği gözönünde tutulursa davacının babasının zilyetliği 1933-1934 yıllarında başlamış olmaktadır. Mevcut delillere göre bu durumu kabul etmek gerekmektedir. Ancak mahkemece zilyetliğin başlangıcı 1937 yılı olarak kabul edilmektedir. 1933- 1934 yıllarından 1950 yılına kadar geçen zilyetlik iktisabı sağlayan süreye ulaşmadığına göre mahkemenin kabulü nazara alınırsa 1937 tarihinde başlayan zilyetliğin tesbit tarihine kadar ancak 13 yıl olduğu görülür. Her iki halde de zilyetlik süreleri iktisaba elverişli bulunmamaktadır. Bu yönden davanın reddi gerektiği gibi bilirkişi ve tanık ifadelerine ve dosyadaki delillere göre nizalı taşınmaz daha geniş olarak 949 parsel şeklinde 1942 yılında devlet üretme çiftliği haline getirilmiş ve devletçe ziraate elverişli olmayan yerler imar ihya edilmek suretiyle o tarihlerde nizalı yerle birlikte geniş olarak 949 parselin kapsadığı yere vaziyet edilmiştir. Taşınmazın mülkiyeti davacıya veya babasına ait olsa bile bu yer bir takım tesisler kurulmak suretiyle devlet üretme çiftliği haline getirildiğine ve zirai kombinalar tarafından vaziyet edildiğine göre bozmada da işaret edildiği gibi uyuşmazlığın 221 sayılı Kanun açısından da düşünülmesi gerekir. Gerçekten de 6830 sayılı Kamulaştırma Kanunu 1956 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun yürürlüğünden önce kamu hizmetinin gayesine uygun olarak bir başkasına ait taşınmaz üzerinde bir tesis vücuda getirilmiş ve taşınmaza bu maksatla vaziyet edilmişse 221 sayılı Yasaya göre artık bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren belli süreler içinde bedel davası açılabilmektedir. Bu işlem bir tür kamulaştırma demektir.O itibarla 1956'dan evvel meydana getirilmiş bu tür tesisler için artık dava açma zamanı geçmiştir. Bu yönden de davacının dava açmaya hakkı bulunmamaktadır. Her iki sebeple davanın reddine karar yenilenmesi gerekirken zilyetlik bakımından kabul yönü dahi gözönünde tutulmadan yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz ve temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 2500 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.9.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.