 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1989/4054
K: 1989/2751
T: 20.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Nazik ile Rabiye ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair, (Düzce Asliye Hukuk Hakimliği)nden verilen 10.6.1988 gün ve 318/132 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Mansur tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı taraf 2965 parselin krokide (A) ile gösterilen 1000 metrekarelik kısmının 1948 yılından itibaren murisi tarafından imar ihya edilmek suretiyle tasarrufa başlandığını ve zilyetliğin devam ettiğini ileri sürerek (A) kısmına ait tapu kaydının kapsamında kaldığını bu itibarla davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Nizalı taşınmaz 1338 parsel olarak Ali adındaki 3. kişi adına tapulama tesbiti görmüş iken davalı tarafın itirazı üzerine tapulama komisyonunca 18.11.1982 tarihinde itiraz kabul edilerek davalıların murisi adına tesbit edilmiş bilahere de tapuya 2965 parsel olarak tescil edilmiştir. Yerel bilirkişi ve fenni bilirkişi nizalı yerin 11.3.1967 tarihli 5 numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığını bildirmişlerdir. Bu tapu kaydı 5.2.1958 günlü ve 10 sayılı tescil ilamına dayanmaktadır. Davalıların murisi adına tapuya tescil edilmiş bu hüküm 1963 yılında kesinleşmiş ancak tescil işlemi 1067 yılında yapılmıştır. Bir taşınmaz tapuya kaydedilirken zamanaşımı kayıt tarihinde kesilmiş olur. Daha açık deyimle zilyetlikle kazanmaya dayanan kimsenin tapuya tescil tarihine kadar veya işlem tapulamaca yapılmış tesbite dayanıyorsa tapulama tesbitine değin 20 yıl süreyle nizasız, fasılasız malik sıfatıyle tasarruf edilmiş olması gerekir. Tesbit veya tescil tarihine kadar kazanma koşulları tamamlanmışsa mülkiyet hakkının doğduğundan sözedilebilir. Kazanma koşulları oluşmamış ve iktisap süresi dolmamış ise karşı taraf bu taşınmazı iktisap ettiğini isbatlamak zorunda değildir. Tapu kaydına dayanmış olması yeterlidir. O itibarla olayımızda isbat yükü MK.nun 6. maddesi hükmüne göre taşınmazı zamanaşımı yoluyla kazandığını iddia eden tarafa düşer. Olayımızda iddia şekline ve toplanan delillere göre davacı tarafın murisinin zilyetliği 1948 yılında başlamıştır. Tescil tarihine değin MK. nun 639. maddesinde yazılı iktisap süresi dolmamış olmaktadır. Bu durumda davacı tarafın davalı tarafa ait bu tapu kaydını iptal ettirip taşınmazı adına tescil ettirmeye hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken isbat külfeti tersine çevrilmek suretiyle davanın kabulü yönüne gidilmesi isabetsiz ve temyiz itarazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 5500 lira paşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 20.3.1989 tarihinde oybirliği ile karar verildi.