 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1989/18065
K: 1990/4345
T: 20.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : O. ve M. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 19.7.1989 gün ve 697/501 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar imar ihya ettikleri taşınmazın tapulamada, 416 parsel numarası ile hazine adına tescil edildiğinden sonradan yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 46. maddesi hükümleri uyarınca tapu kaydının iptal ve adlarına tescilini istemişler mahkemece kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar temyiz etmiştir. Dava konusu 416 parsel numarası ile tescil edilen taşınmaz hakkında daha önce aynı taraflar arasında tapulama mahkemesinde 1976/354 esas sayısıyla tesbite itiraz davası devam etmiş dava sonunda; dava konusu taşınmazın 1950 yılından önce imar ve ihya edildiği kabul edilerek 416 parsel numaralı taşınmazın 766 sayılı Tapulama Kanununun 37. maddesi uyarınca hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün kesinleşerek taşınmazın tapuya tescil edildiği görülmüştür. 3402 sayılı Kanunun değişik 4. maddesinin 1. fıkrasında her ne kadar kesin hükümlerin sonradan açılacak davalarda nazara alınamıyacağı hükmü yer almış isede olayımızda durum değişiklik arz etmektedir. O tarihte davanın red sebebini oluşturan husus 3402 sayılı Yasanın 46. maddesi ile tam tersine dava açma sebebi sayılmış ve buna göre imar ve ihya edenler yararına yeni bir imkan getirilmiştir. Bu durumda taşınmazın edinme sebebi olan imar ve ihya konusunda verilmiş olan hüküm bu dava nedeniyle maddi manada kesin hüküm oluşturmaz. Kanun koyucunun imar ihya durumunda bulunan taşınmazlar açısından hak sahipleri için yeni bir hukukiimkan yarattığını kabul etmek gerekir. Daha önceki mahkeme kararı şeklen kesin hüküm gibi görülmekte ise de imar ve ihya olgusunun tesbitine yönelik olan bu hüküm 3402 sayılı Yasanın getirdiği yeni imkanlardan yararlanmanın sebebini teşkil etmektedir. Bu itibarla davacıların 3402 sayılı Yasanın 46. maddesinden ve bu Kanunla getirilen imar ve ihya imkanlarından yararlanması gerekmektedir. Uyuşmazlığın bu açıdan değerlendiilmesi ve toplanan delillere göre de davacıların iddialarının kanıtlanmış olması dikkate alınarak davanın kabulü yönüne gidilmesi gerekirken yazılı şekilde kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz, davacıların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve 3500 lira harcın istek halinde temyiz edene iadesine 20.3.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Açılan bu dava ile daha önce tapulama mahkemesinde görüşülüp hükme bağlanmış davanın tarafları aynı olduğu gibi konusu ile dayanılan hukuki sebep de aynıdır. Tapulama Mahkemesinin kesinleşmiş o kararı bu dava için HUMK.nun 237. maddesinde açıklandığı üzere kesin hüküm oluşturur. Olayda maddi manada kesin hükmün tüm unsurları vardır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun geçici 4/1. maddesi ile tapulama mahkemelerince bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesin hükme bağlanmış uyuşmazlıklara bu Kanun uygulanamaz, hükmü getirilmiştir. Kanun koyucu aksini düşünseydi 3303 sayılı sayılı Taşkömürü Havzasındaki Malların İktisabına dair Kanunun 4.maddesinde olduğu gibi ayrı bir hüküm getirirdi. Davacıların temyiz itirazları yerinde olmadığından red edilerek hükmün yukarıda açıklanan nedenle ONANMASI gerekir.
Sayılı çoğunluk görüşüne katılmıyorum.