 |
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1989/17426
K: 1990/6401
T: 13.04.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : L.Ö. ile Hazine ve Belediye Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kabulüne dair mahalli Asliye Hukuk Hakimliği'nden verilen 18.9.1989 gün ve 625/492 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Dava M.K.'nun 639/1. maddesine dayanan tescil talebine ilişkin bulunmaktadır. Bu tür davalarda iktisabı sağlayan zilyedliğin isbatı gerekmektedir. Zilyedlik olayları maddi olaylardan sayıldığından tanık ve benzeri delillerle isbat edilirler. Bilirkişi ise H.U.M.K.nun 275. maddesi hükmüne göre, çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren uzmanlık konularında ve tapu, vergi kaydı gibi delillerin uygulanması ile ilgili hususlarda bilgi vermekle yükümlüdürler. Bu itibarla zilyedlik olaylarının az önce açıklandığı gibi tanık ve benzeri delillerle isbat edileceğinin gözönünde tutulması ve taraflardan tanık listesi istenmesi, tanıkların H.U.M.K.'nun 259. maddesi uyarınca taşınmaz başında dinlenmeleri ve tüm delillerle birlikte değerlendirildikten sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir. Ayrıca ziraatçı bilirkişi keşif zabtındaki beyanında dava konusu taşınmazı kuru arazi olduğunu ifade ederken 10.3.1989 tarihli raporunda ise devlet eli ile sulanabilen sulu tarım arazisi olduğunu bildirmiştir. 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmü ile zilyedliğin vergi kaydı gibi bir belgeye dayanmaması halinde bu yolla kazanılacak arazinin miktarı sulu toprakta 40 dönüm, kuru toprakta 100 dönümle sınırlandırılmış ve bu maddenin 2. fıkrası ile de sulu ve kuru toprak ayrımının 3083 sayılı kanun hükümlerine göre yapılması kuralı getirilmiştir. Mahkemece 3083 sayılı kanun hükümleri gözönünde tutularak sulu ve kuru toprak ayrımının yapılması ve taşınmazın bu suretle niteliği tesbit edildikten sonra anılan maddede belirtilen genişliklerin nazara alınması ve hüküm yerinde taşınmazın kuru veya sulu olduğunun belirtilmesi gerekir. Bu yönler gözönünde tutulmadan eksik inceleme ile hüküm verilmesi isabetsiz ve temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 13.4.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.