 |
T.C.
YARGITAY
8. Ceza Dairesi
E: 2001/16176
K: 2002/125
T:15.1.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- SUÇ İŞLEMEK İÇİN SİLAHLI ÇETE OLUŞTURMAK
- HAKKINDA TEVKİF VE YAKALAMA MÜZEKKERESİ BULUNAN KİŞİLERİ YETKİLİ MERCİLERE HABER VERMEMEK
Karar Özeti: Emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların, terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde kullanarak ve kendi çıkarlarını gözeterek, her türlü yasa dişiliği meşru sayıp, amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek, yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip, çeteleşme sürecine girmeleri eylemi TCK. 313. maddesindeki suçu oluşturmasının ötesinde, Anayasanın 6. maddesi hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı olup, hangi ad altında olursa olsun hukuk dışı bir örgütlenmenin hukuk devleti kuralları içinde savunulur yeri olamaz.
(765 s. TCK. m. 313)
Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak, hakkında tevkif ve yakalama müzekkeresi bulunan kişileri yetkili mercilere haber vermemekten sanıklar ibrahim, Ayhan, Ercan, Oğuz, Enver, Mustafa, Abdulgani, Ziya, Ayhan, Mehmet Korkut, Yaşar, Ali Fevzi, Sami, Haluk'un yapılan yargılanmaları sonunda; Sanıklar ibrahim, Ayhan, Ercan, Oğuz, Enver, Mustafa, Abdulgani, Ziya, Ayhan, Mehmet Korkut, Ali Fevzi, Sami haklarında tevkif ve yakalama müzekkeresi tanzim edilmiş şahısları saklamak suçundan açılan davanın ertelenmesine, Sanıklar ibrahim, Mehmet Korkut, Ayhan, Ercan, Oğuz, Enver, Mustafa, Abdulgani, Ziya, Ayhan, Ali Fevzi, Yaşar, Haluk ve Sami'nin silahlı teşekkül oluşturmaktan hükümlülüklerine, silahlı teşekkülün yöneticiliklerini yapmaktan sanıklar ibrahim ve Mehmet Korkut'un hükümlülüklerine, sanıklar ibrahim, Mehmet Korkut'un TCK.nun 31. maddesi gereğince müebbeten kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına, aynı Yasanın 33. maddesi gereğince cezalarının infazı süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmalarına, sanıklar Ayhan, Ercan, Oğuz, Enver, Mustafa, Abdulgani, Ziya, Ayhan, Ali Fevzi, Yaşar, Haluk ve Sami 'nin TCK.nun 31. maddesi gereğince takdiren 3'er yıl müddetle geçici olarak kamu hizmetlerinden yasaklanmalarına, sanıklar ibrahim, Mehmet Korkut, Ayhan, Ercan, Oğuz, Enver, Mustafa, Abdulgani, Ziya, Ayhan, Ali Fevzi, Yaşar, Haluk ve Sami'nin yurtdışına çıkışlarının yasaklanmasına dair (İstanbul Altı Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi)nden verilen 12.2.2001 gün ve 180 esas, 36 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi tüm sanıklar vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 26.6.2001 günü daireye gelip sanıklar hakkındaki mahkumiyet hükmü eksik soruşturma nedeniyle esası incelenmeksizin bozulması sonucu Yargıtay C.Başsavcılığının itirazı üzerine Ceza Genel Kurulunca incelenip Daire bozma kararının kaldırılarak esasının incelenmesi için dosya 28.12.2001 tarihinde dairemize intikal etmekle esasa ilişkin olarak yeniden yapılan incelemede;
Susurluk kazasından sonra Mehmet sahte kimlikli şahsın, yurt dışında uyuşturucudan mahkum olmuş ve yurt içinde de katliam sanığı olarak aranan Abdullah olduğunun anlaşılması, aracı kullananın Emniyet görevlisi, araç sahibininde Milletvekili olması karşısında, söz konusu kazanın, ilk değerlendirmede dahi olayın derinliğine, devlet içini de kapsayacak şekilde çok yönlü araştırılmasını gerekli kılmakla, bu bağlamda yapılan soruşturmalarda, ulaşılan bilgi ve belgelerin olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri de kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkardığı, haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk için de ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dişiliği meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı, ile katliam sanığj ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle TCK.nun 313. maddesindeki suçu oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki "Hiçbir kimse veya organ kaynağını, Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" hükmüne karşın bir görütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğü, bunun ise hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir Anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı ve hukuk devletinin bütünü ile ortadan kalkması sonucunu doğuracağı göz önüne alındığında mahkemenin sanıkların eylemlerini TCK.nun 313. maddesine uyar nitelikte görüp karar yerinde gösterdiği gerektirici nedenlerle de bu nedenle bir isabetsizlik bulunmamış ve sanıklar ibrahim ile Mehmet Korkut haklarında TCK.nun 33. maddesi uygulanırken ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmaları yerine "cezalarının infazı süresince" kısıtlılık altında bulundurulmalarına karar verilmesi aykırılığı da karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tekkik olunan dosya münderecatına göre sanıklar ve vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmalarının reddiyle tüm sanıklar hakkındaki hükmün istem gibi (ONANMASINA), 15.1.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.