 |
T.C.
YARGITAY
8. Ceza Dairesi
E. 1995/320
K. 1995/1204
T. 2.2.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
(Suçun unsurları)
KARAR ÖZETİ: Sanığın, süresinde verdiği mal beyan dilekçesi TTK nun 74. maddesinde yazdı koşulları içermediği takdirde, mal beyanında bulunmamak suçunun oluştuğu kabul edilmelidir.
(2004 s. İİK. m. 74,337)
Mal beyanında bulunmamaktan sanık Ünal'ın yapılan yargılanması sonunda, IIK.nun 337. maddesi uyarınca 10 gün hafif hapis cezasıyla hükümlülüğüne dair, (Isparta İcra Ceza Mahkemesi) 'nden verilen 7.9.1 994 gün ve 589 esas, 1436 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile 11.1.1995 günü Daireye gönderilmekle incelenip, gereği düşünüldü:
Sanığın süresinde verdiği mal beyanı dilekçesi içeriği itibariyle IIK.nun 74. maddesindeki koşulları içermemesi karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, uygulanan kanun maddelerine ve kararda yazılı gerektirici sebeplere göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme aykırı olarak IIK.nun 366. maddesi uyarınca (ONANMASINA), 2.2.1995 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
İİK.nun 337. maddesi, salt süresi içerisinde mal beyanında bulunmak üzere özrü olmaksızın İcra dairesine gelmeyen ya da yazılı beyanda bulunmayan borçlular için yaptırım getirmiş, 74. maddesi mal beyanının içerik ve kapsamını göstermiş, hapisle tazyik matlabı altındaki 76. maddesi mal beyanında bulunmayan borçlunun icra Tetkik Mercii Hakimi tarafından beyanda bulununcaya kadar hapisle zorlanacağını belirlemiş, 338. maddesinde ise gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara verilecek ceza ifade edilmiş, mal beyanı müessesesi bu hukuki sistem içerisinde olumsuzluklar açısından sözlü bildirimde bulunmama, yazılı bildirimde bulunmama, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olasılıkları tanımlanarak üç eylem biçiminde yaptırtma bağlanmış, dördüncü bir varsayım olarak, eksik ve yetersiz beyanla ilgili herhangi bir ceza hükmü getirilmemiş, bu yasal boşluk uygulamada yoruma dayalı içtihatlarla kapatılmak istenmiş, müeyyidesi 337. madde bünyesinde aranmış, nitekim doktindede sırf Yargıtay kararlarına dayalı olarak eksik bildirimin, be-yanda bulunmama biçiminde değerlendirileceği öngörülmüş iken esasen suç ve cezada kanunilik ilkesi ile pek bağdaşmayan bu öngörmeden sapmalar icazet verilmiş. Örneğin: Mal beyanının 74. maddeye göre yapılmasına işaret edildiği halde (borcunu karşılayacak miktarda mal beyanında bulunan kimsenin beyanına diğer hususları ithal etmemesinde bir mahsur yoktur) düşüncesinde birleşilmiş, 74. maddede ise (ve) edatlarıyla ayrımı gösterilen (mal ve alacak) (geçim kaynağı), (borcu eda biçimi) gibi üç özgün unsurun tümünün ifadesi gerekmiş iken bu örnekte iki asli unsur feda edilerek eksik beyana göz yumulabileceği yorumu getirilmiş, filhakika Dairemizde de yazılı bir bildirim bulunması halinde bütün tartışma bu beyanın yeterli sayılıp sayılmayacağı noktasında yoğunlaştırılır olmuş, basit verilerin değişik anlamda değerlendirilmesinden farkı çizgiler oluşturularak kişilerin yasa önünde eşitlik inancını sarsacak çelişik kararlardan kaçınılamamış, istikrar sağlanamamıştır.
Doktirinde ittifak halinde (ödeme emrinin takibin ilk önemli ve zorunlu safhasını oluşturduğu, tabiri caizse bütün müteakip muamelelerin bu temel üzerine inşa olunacağı) (Borçluya tebliğ edilecek ödeme emrinde, mal beyanında bulunma mecburiyeti ve bu mecburiyetin yerine getirilmemesinin gerektiği ceza müeyyesidesinin açıkça gösterilmesi gerekeceği, bu yapılmadığı takdirde mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında 337. maddede sözü edilen suçun unsurlarının tekevvün etmeyeceği) düşüncesi egemendir.
- Postacıoğlu-İcra Hukuku Esasları, 2. Bölüm sf 137-140, İst. 1982.
- Senai Olgaç-İcra İflas, Cilt: 1, sf 360, cilt: 2, sf 1 667-1974 metinden aynen alınmıştır.
İcra İflas Kanunun 60/4 ve 168/6. bentleri paralelinde bu kanunun uygulanmasına ilişkin ve 14. maddeye göre hazırlanan yönetmeliğin 26 ve 29. maddelerinde ödeme emirlerine yazılması gereken hususlar birer birer gösterilmiş, 109. maddeye dayanılarak eklenen tip örnek 49 ve 163 sayılı basılı ödeme emirleri formunda borçlunun şikayet ve haklarına işaret edildikten sonra sonuçlarına da değinilmiş hangi eylem olumsuzluğunun önem sıralamasına göre hangi yaptırıma bağlandığı belirtilmiş, özetle; itiraz durumunda mal beyanında bulunma yükümlülüğünün olmayacağı, ancak İİKnun 75. maddesi dikkate alındığında itirazın reddi halinde tefhim-tebliğ tarihleri itibariyle üç günlük süre içerisinde bu sorumluluğun doğacağı senetteki imzanın haksız yere inkarı karşılığının para cezası olduğu, borca itiraz edilmemesi ve borcun eda edilmemesi halinde 10 gün içerisinde İİKnun 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunulmadığı takdirde hapsen tazyik kuralının işletileceği hiç mal beyanında bulunulmaması ve gerçeğe aykırı beyanda bulunulması eylemlerinin ise hapis cezası olarak yaptırıma bağlandığı görülmüştür.
Dilimizde (hiç) sözcüğü (yok) anlamında kullanıldığına göre, hiç mal beyanında bulunmama tarzındaki ifade bütününün 74. maddeye uygun içerikli beyanda bulunmama biçiminde değerlendirilmesi, önce dil-bilgisi kuralları ile bağdaşmaz iken sürdürülen ve sürdürülmek istenen uygulama bu köprüyü kurmakta yazılı bir bildirimde bulunulması halinde dahi bit beyan 74.madde koşullarını içermiyorsa borçlu sanık İİK.nun 337. maddesi ile cezalandırılmakta, hiç beyanda bulunmayan ile yasaya saygı duyan, ancak hukuk bilgisi eksikliğinden yetersiz beyanda bulunan kişiler arasında hiçbir fark kalmamaktadır. Takip hukukunda özel uzmanlık bilgisi ise hemen herkes için tartışılabilir bir konudur.
Şu açıklamalar ve ödeme emirlerinin takibin temel yapısını oluşturduğu kaziyesi karşısında; ister icra emri, ister ödeme emri olsun muhatabı kişilerden kendilerine tebliğ olunan yazılı metnin anlaşılır istekler dışında genişletilmiş yorumla yasa kurallarına uygun bir davranış biçimi beklenemeyeceği, örnek tip metne göre, İİKnun 74 maddesindeki unsurları kapsayan ayrıntılı mal beyanında bulunmayan borçluların, ancak 76. madde gereğince hapsen zorlanabileceği, hiç beyanda bulunmayan ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunanların eyleminin suç oluşturacağı, bu durumlarda dahi şahsi dava kurallarının işlerliği uyarınca hükmün konusunun şikayetin içeriği ile sınırlı olacağı olayımızda ise sanığın eyleminin (hiç beyanda bulunmama) vasfında değerlendirilemeyeceği, yazılı bildiriminin gerçek dışı olması takdirinde İlK nun 338. maddesinin ihla1mm söz konusu olabileceği, bit kanıt da bir saptama bulunmadığı gibi, esasen şikayetnamenin bu suç türünü içermediği anlaşılmakla, sanığa takip hukuku açısından cezai sorumluluk yüklenemeyeceği düşüncesiyle çoğunluğun geleneksel görüşüne katılmıyoruz.
Mustafa AKSOY Uzel KIZILKILIÇ
Başkan Üye