 |
T.C.
YARGITAY
8. Ceza Dairesi
E. 1994/10173
K.1994/11042
T. 12.10.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR ÖZETİ: İİK.nun 74. maddesinde yazılı koşulları içermeyen dilekçeler, mal beyanı olarak kabul edilemez.
(2004 s.İİK.m.74)
Mal beyanında bulunmamaktan sanık Şemsettin (Şemsi)'nin yapılan yargılanması Sonunda; beraatine dair, (Soma icra Ceza Mahkemesi)nden verilen 28.4.1994 gün ve 39 esas, 280 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi müşteki vekili tarafından istenilmiş olduğundan; dava evrakı C. Başsavcılığı'ndan tebliğname ile 5.10.1994 günüDaireye gönderimekle incelenip, gereği düşünüldü:
Sanığın, 17.12.1993 tarihli dilekçesi, İİK.nun 74. maddesindeki koşuları içermediği, mal beyanı olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden yanlış değerlendirmeyle yazılı biçimde beraat kararı verilmesi,
Yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiş, müşteki vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi (BOZULMASINA), 12.10.1994 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
İİK.nun 337. maddesi, salt süresi içerisinde mal beyanında bulunmak üzere özrü olmaksızın İcra Dairesine gelmeyen ya da yazılı beyanda bulunmayan borçlular için yaptırım getirmiş, 74. maddesi mal beyanın içerek ve kapsamını göstermiş, hapisle tazyik matlabı altındaki 76. maddesi mal beyanında bulunmayan borçlunun İcra Tetkik Mercii Hakimi tarafından beyanda bulununcaya kadar hapisle zorlanacağını belirlemiş, 338. maddesinde ise gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara verilecek ceza ifade edilmiş, mal beyanı müessesesi bu hukuki sistem içerisinde olumsuzluklar açısından sözlü bildirimde bulunmama, yazılı bildirimde bulunmama, gerçeğe aykırı beyanda bulunma olasılıkları tanımlanarak üç eylem biçiminde yaptırıma bağlanmış,dördüncü bir varsayım olarak, eksik ve yetersiz beyanla ilgili herhangi bir ceza hükmü getirilmemiş, bu yasal boşluk uygulamada yoruma dayalı içtihatlarla kapatılmak istenmiştir, müeyyidesi 33Z madde bünyesinde aranmış, nitelik, doktrinde de sırf Yargıtaykararlarına dayalı olarak eksik bildirimin, beyanda bulunmama biçiminde değerlendirileceği öngörülmüş iken esasen suç ve cezada kanunilik ilkesi ile pek bağdaşmayan bu öngörmeden sapmalar icazet verilmiş örneğin: mal beyanının 74. maddeye göre yapılmasınaişaret edildiği halde (borcunu karşılayacak miktarda mal beyanında bulunan kimsenin beyanına diğer hususları ithal etmemesinde bir mahsur yoktur) düşüncesiyle birleşilmiş, 74. maddede ise (ve) edatlarıyla ayrımı gösterilen (mal ve alacak) (geçim kaynağı),(borcu eda biçimi) gibi üç özgün unsurun tümünün ifadesi gerekmiş iken bu örnekde iki asli unsur feda edilerek eksik beyana göz yumulabileceği yorumu getirilmiş, filhakika dairemizde de yazılı bir bildirim bulunması halinde bütün tartışma bu beyanın yeterli sayılıp sayılmayacağı noktasında yoğunlaştırılır olmuş, basit verilenin değişik anlamda değerlendirilmesinden farklı çizgiler oluşturularak kişilerin yasa önünde eşitlik inancını sarsacak çelişik karanlardan kaçınılamamış, istikrar sağlanamamıştır.
Doktrinde ittifak halinde (ödeme emrinin takibin ilk önemli ve zorunlu safhasını oluşturduğu, tabiri caizse bütün müteakip muamelelerin bu temel üzerine inşa olunacağı) (borçluya tebliğ edilecek ödeme emrinde, mal beyanında bulunma mecburiyeti ve bu mecburiyetin yerine getirilmemesinin gerektiği ceza müeyyidesinin açıkça gösterilmesi gerekeceği, bu yapılmadığı takdirde mal beyanında bulunmayan borçlu hakkında 337. maddede sözü edilen suçun unsurlarının tekevvün etmeyeceği) düşüncesi egemendir.
(Postacıoğlu-İcra Hukuku Esasları, 2. Bölüm, Sf:137-140. İst .1 982),
(Sanai Olgaç-İcra İflas, Cilt:1, Sf:360, Cilt:2, Sf:1667-1974) metinden aynen alınmıştır.
İcra İflas Kanununun 6014 ve 168/6. bentleri paralelinde bu kanunun uygulanmasına ilişkin ve 14. maddeye göre hazırlanan Yönetmeliğin 26 ve 29. maddelerinde ödeme emirlerine yazılması gereken hususlar birer birer gösterilmiş, 109. maddeye dayanılarak eklenen tip örnek 49 ve 163 sayılı basılı ödeme emirleri formunda borçlunun şikayet ve haklarına işaret edildikten sonra sonuçlarına da değinilmiş hangi eylem olumsuzluğunun önem sıralamasına göre hangi yaptırıma bağlandığı belirtilmiş, özetle; itiraz durumunda mal beyanında bulunma yükümlülüğünün olmayacağı, ancak İİK.nun 75. maddesi dikkate alındığında itirazın reddihalinde tefhim-tebliğ tarihleri itibariyle üç günlük süre içerisinde bu sorumluluğun doğacağı senetteki imzanın haksız yere inkarı karşılığının para cezası olduğu, borca itiraz edilmemesi ve borcun eda edilmemesi halinde 10 gün içerisinde İİK.nun 74. maddesi gereğince mal beyanında bulunulmadığı takdirde hapsen tazyik kuralının işletileceği hiç mal beyanında bulunulmaması ve gerçeğe aykırı beyanda bulunulması eylemlerin ise hapis cezası olarak yaptırıma bağlandığı görülmüştür.
Dilimizde (hiç) sözcüğü, (yok) anlamında kullanıldığına göre, hiç mal beyanında bulunmama tarzındaki ifade bütününün 74. maddeye uygun içerikli beyan-da bulunmama biçiminde değerlendirilmesi, önce dil bilgisi kuralları ile bağdaşmaz iken sürdürülen ve sürdürülmek istenen uygulama bu köprüyü kurmakta yazılı bir bildirimde bulunulması halinde dahi bu beyan 74. madde koşullarını içermiyorsa borçlu sanık İİK.nun 337. maddesi ile cezalandırılmakta, hiç beyanda bulunmayan ile yasaya saygı duyan, ancak hukuk bilgisi eksikliğinden yetersiz beyanda bulunan kişiler arasında hiçbir fark kalmamaktadır. Takip hukukunda özel uzmanlık bilgisi ise hemen herkes için tartışılabilir bir konudur.
Şu açıklamalar ve ödeme emirlerinin takibin temel yapısını oluşturduğu kaziyesi karşısında; ister icra emri, ister ödeme emri olsun muhatabı kişilerden kendilerine tebliğ olunan yazılı metnin anlaşılır istekleri dışında genişletilmiş yorumla yasa kurallarına uygun bir davranış biçimi beklenemeyeceği, örnek tip metne göre,İİK.nun 74. maddesindeki unsurları kapsayan ayrıntılı mal beyanında bulunmayan borçluların ancak 76. madde gereğince hapsen zorlanabileceği, hiç beyanda bulunmayan yada gerçeğe aykırı beyanda bulunanların eyleminin suç oluşturacağı, bu durumlarda dahi şahsi dava kurallarının işlerliği uyarıncahükmün konusunun şikayetin içeriği ile sınırlı olacağı, olayımızda ise sanığın eyleminin (hiç beyanda bulunmama) vasfında değerlendirilemeyeceği, yazılı bildirimin gerçek dışı olması takdirinde İİK.nun 338. maddesinin ihlalinin söz konusu olabileceği, bu konuda bir saptama bulunmadığı gibi, esasen şikayetnamenin bu suç türünü içermediği anlaşılmakla, sanığa takip hukuku açısından cezai sorumluluk yüklenemeyeceği düşüncesiyle çoğunluğun geleneksel görüşüne katılmıyoruz.
Mustafa AKSOY Uzel KIZILKILIÇ
Başkan Üye