 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 2005/840
K: 2005/758
T: 18.3.2005
- KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
- KESİN HÜKÜM
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Feragat, kabul gibi irade beyanları yöntemine uy gun şekilde belgelendirilmiş olmak koşulu ile sonuçları usulün 237. maddesi hükmünde düzenlenen biçimde kesir hüküm oluşturur. Kesin hüküm ise kamu düzenine ilişkin olup, istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gereken olumsuz dava koşuludur.
(1086 s. HUMK. m. 93, 151, 230, 234, 237)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalılardan Mustafa kızı Münire tarafından istenilmekle, isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:
Kadastro sarasında 116 ada 14,15 ve 17 parsel sayılı sırası ile 77635 m2, 21736 m2 ve 2051 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar vergi kaydına, miras yolu ile gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak Mehmet, (ölü) Mustafa ve paydaşları adına tespit edilmiştir. Davacı Nuri miras yolu ile gelen hakka, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 14 parsel sayılı taşınmazda payı bulunduğunu öne sürmek suretiyle Mehmet ise taşınmazların tümünün kendisine ait olduğunu, davalıların taşınmazlarda hakkı bulunmadığını öne sürmek suretiyle dava açmıştır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı Nuri'nin davacının reddine, davacı Mehmet'in davasının kabulüne, taşınmazların kadastro tespitinin iptaline, taşınmazların davacı Mehmet adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm davalılardan Mustafa kızı Münire tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece dava konusu taşınmazların kök miras bırakan kasap oğlu Mehmet'e ait olduğu, mirasçıları arasında kök miras bırakanının ölüm gününden sonra yöntemine uygun bir paylaşmanın yapılıp yapılmadığı araştı-rılmaksızın bir bölüm mirasçının yöntemine uygun şekilde kendilerine yöneltilen davaları kabul ettikleri hükmü temyiz eden davalı Mustafa kızı Müni-re'nin ise yargılamaya gelmediği, kendisine usul hükümleri çerçevesinde isticvap davetiyesi çıkarıldığı, adı geçene isticvap davetiyesi yöntemine uygun tebliğ edildiği halde özür bildirmeksizin yargılamaya katılmadığı bu nedenle tüm davalıların kendilerine yöneltilen davayı kabul ettikleri gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş ise de yerel mahkemenin vardığı sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Duraksamasız vurgulamak gerekirse usulün 93 ve onu izleyen maddeleri hükmünde tanımlamasını bulan feragat, kabul gibi irade beyanları yöntemine uygun şekilde usulün 151. maddesi hükmü uyarınca belgelendirilmiş olmak koşulu ile sonuçları usulün 237. maddesi hükmünde düzenlenen biçimde kesin hüküm oluşturur. Kesin hüküm ise kamu düzenine ilişkin istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekli olumsuz dava koşuludur. Kuşkusuz aynı taşınmaz yada taşınmazlara ilişkin sonraki günlü uyuşmazlıkların kural olarak önceki günlü kesin hükme göre çözümlenmesi de zorunludur. Ne varki, mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre, dava ve temyize konu taşınmazların tarafların kök miras bırakanı Kasap oğlu Mehmet'e ait olduğu yanlar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık kök miras bırakanın ölüm gününden sonra mirasçıları arasında yöntemine uygun bir paylaşmanın yapılıp yapılmadığı yönünde toplanmıştır. Kural olarak, mirasçılar arasında yöntemine uygun bir paylaşmanın varlığından söz edilebilmesi için ortak miras bırakanının ölüm gününden sonra tüm mirasçılarının bir araya gelerek terekeyi kendi aralarında pay etmeleri her bir mirasçının kendi miras payına düşeni aldıktan sonra terekedeki diğer miras haklarından vazgeçilmesi gerekir. Öte yandan paylaşmanın yapıldığı günde mirasçılardan ergin olmayan kişi yada kişiler var ise adı geçenlerin kanuni temsilcileri yada vekilleri aracılığı ile temsil edilmesi de zorunludur. Bu olgular dikkate alındığında hükmü temyiz eden davalı Münire'ye usulün 230 ve onu izleyen maddeleri hükmünde öngörülen şekilde isticvap davetiyesi çıkartılarak sözü edilen yasanın 3156 sayılı Kanunun 11. maddesi ile değişik 234. maddesi hükmü uyarınca işlem yapılmıştır. Ne-varki, somut olayın özelliği ve yargılamanın kadastro mahkemesinde görüldüğü dikkate alındığında yerel mahkemenin vardığı sonuç usul kurallarına uygun bulunmamaktadır. Kaldı ki, çıkartılan isticvap davetiyesi de yasa hükümlerine uygun biçimde düzenlenmemiştir. Öte yandan usulün 234. maddesi hükmünde adı geçenin sonuç olarak mahkemenin sorulan vakıaları ikrar edilmiş sayacağı açıklanmıştır. Kuşkusuz 3402 sayılı K.K.nunda özel hüküm bulunmayan hallerde aynı konuyu düzenleyen genel hükümlerin uygulanacağı tartışmasızdır. Kaldıki davayı kayıtsız koşulsuz yöntemine uygun biçimde kabul etmenin sonuçları ile isticvap yoluyla mahkemenin kendisine yönelttiği sorulara konu vakıaların ikrar edilmiş sayılmasına, hukuken sonuçları itibariyle aynı değildir.
Bu olgular mahkemece dikkate alınarak sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar, tutanak bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, ortak miras bırakan Kasap oğlu Mehmet'in ölümünden sonra mirasçıları arasında az yukarıda açıklanan biçimde yöntemine uygun şekilde paylaşmanın yapılıp yapılmadığı yolunda yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tutanak bilirkişileri taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek tespitte saptanan hukuksal olgu ile hükme dayanak yapılan keşifte dinlenen bilirkişi ve tanık sözleri arasındaki aykırılık giderilmeli, aynı terekeye dahil dava dışı taşınmazlar var ise tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar getirtilmeli, davalı olanlar var ise usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği düşünülmeli, bu olgunun dava ekonomisi açısından zorunlu olduğu dikkate alınmalı, dava dışı taşınmazların tespit tutanaklarında paylaşma olgusuna yer verilip verilmediği incelenip irdelenmeli, mirasçılardan miras payı karşılığında terekeye dahil menkul mal alanların bulunup bulunmadığı var ise menkul malın ekonomik değeri de saptanmalı, öte yandan yöntemine uygun paylaşmada her bir mirasçıya eşit yüzölçüm-de ve aynı verimlilikte taşınmaz mal isabet etmesinin paylaşmanın koşulu olmadığı düşünülmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı Mustafa kızı Münire'nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 18.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.