 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/3417
Karar No : 1998/4045
Tarih : 1.10.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
MAKİLİK ALAN
İMAR PLANININ KAPSAMINDA OLAN
TAŞINMAZ 3402 SAYILI KANUNUN 17/2.
MADDESİ HÜKMÜNE GÖRE İMAR VE İHYA
YOLUYLA KAZANILAMAZ
ÖZET : Davaya konu taşınmazın teknik bilirkişi tarafından düzenlenen krokide (A) harfi ile gösterilen kesimin Orman sınırlaması dışında kaldığı, bu bölüm üzerinde davalının zilyetliğinin iktisaba yeterli süreye ulaştığı; (A) harfi ile gösterilen bölüm dışında kalan kesimin ise 1952 yılında Maki Tefrik Komisyonunca makilik alan olarak orman sınırları dışına çıkarıldığı saptanmıştır. 1617 sayılı Yasa ile değişik 766 sayılı Yasanın 33. maddesi hükmüne göre, imar ve ihya yoluyla, mülk edinme imkanı bulunmamaktadır. 10.10.1987 tarihinde, yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi hükmüyle makilik alanları İmar ve İhya yoluyla mülk edinme imkanı sağlanmış ise de; bu bölümün 1981 yılında yörede yapılan imar alanının içerisinde kaldığı anlaşıldığından 3402 sayılı Yasanın 17/2. maddesi uyarınca; il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmazlar İmar ihya yolu ile iktisap edilemez.
Bu durumda dava konusu taşınmazın haritasında (A) harfi ile gösterilen bölümünün davalı adına; (A) harfi gösterilen bölüm dışında kalan bölümünün davaya katılan Hazine adına tesciline karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle davacıların temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile hükmün Onanmasına katılan hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına,
(3402 s. Kadastro K. m. 14, 17/1-2)
(766 s. Tapulama K. m. 33)
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekte, temyiz isteminin yasal süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 815 paralel sayılı 9156 m2 yüzölçümündeki taşınmaz satın alma ve zilyetliğe dayanılarak davalı Bayram adına tesbit edilmiştir. Davacı Dudu, Fikret ve Unsal taşınmazın miras bırakanları Durkadın ve H. İbrahim'e ait olduğunu, adı geçenlerden kendilerine kaldığını, ileri sürerek dava açmıştır. Yargılama sırasında taşınmazın nazım imar planı içinde kaldığını öne sürerek hazine davaya katılmıştır. Mahkemece davacılar ile katılanların davasının reddine, taşınmazın davalı Bayram adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davaya katılan hazine ile davacı Unsal, Dudu ve Fikret tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmaz üzerinde davalı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünce taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur. Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere göre davacı Unsal ve arkadaşlarının dava konusu taşınmaz üzerinde iktisap sağlayan zilyetlikleri itirazları yerinde değildir. Davaya katılan hazinenin temyiz itirazlarına gelince; hazine dava konusu taşınmazın imar planı içine alındığı, imar planı içine alınan taşınmazın imar ve ihya ile iktisabının mümkün olmadığını ileri sürerek davaya katılmıştır. Toplanan delillere ve dosyadaki belgelere göre dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi Kadir tarafından düzenlenen 12.3.1995 günlü raporda açıklandığı ve bu raporun eki haritada gösterildiği üzere dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 594 m2'lik kesiminin 1942 yılında yapılan orman kadastrosuna göre orman sınırlandırma harita ve tutanağının kapsamı dışında kaldığı bu bölümde davalının zilyet olduğu, zilyetliğin iktisaba yeterli süreye ulaştığı, taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümü dışında kalan kesimin ise 1952 yılında maki tefrik komisyonunca makilik alana olarak tefrik edilerek orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenmiştir. Taşınmazın bulunduğu yöreye ilişkin imar planının 1981 yılında yapıldığı onaylanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu durumda (A) harfi ile gösterilen bölüm dışında kalan taşınmaz kesiminin öncesinin makilik alan olduğunun kabulü gerekir. 766 sayılı Kanunun 1617 sayılı Kanunla değişik 33. maddesi hükmünce imar ve ihya yoluyla taşınmaz edinme imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle 1952 yılından sonra Kadir tarafından düzenlenen haritada (A) harfi ile gösterilen kesimi dışında kalan taşınmaz bölümünün imar ve ihya yoluyla iktisabına yasal olanak yoktur. 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi hükmüyle imar ve ihya yoluyla taşınmaz edinme imkanı sağlanmış ise de 17. maddenin ikinci fıkrası ile "il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen kesimi dışında kalan bölümünün imar ve ihya yoluyla iktisabı mümkün değildir. Çünkü imar planı 1981 yılında yapılıp kesinleşmekle imar ve ihya yoluyla iktisabı önlemiştir. Mahkemece bu yönler gözönünde tutularak 12.3.1995 günlü rapor eki haritada (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün davalı adına, geriye kalan taşınmaz bölümünün ise davaya katılan hazine adına, tesciline karar verilmesi gerekir. Bu nedenlerle davacıların temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ile aleyhlerindeki hükmün (ONANMASINA) davaya katılan hazinenin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 1.10.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.