 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E. 1995/8467
K. 1996/3554
T. 8.4.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
4.3.1959 GÜN VE 2/19 SAYILI İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KARARI VE KAPSAMI
İCARETEYNLİ VAKIF
TAPU KAYDI, HUKUKSAL DEĞERİ
KARAR ÖZETİ Mahkemece, dava konusu taşınmazın İbrahim dışındaki davacıların tutunduğu Sultan Selim Han Vakfi 'ndan icareteynli taşınmaza ait, Kanunisani 1288 günlütapu kaydının kapsamında kaldığı, sözkonusu kaydın icareteynli vakıf taşınmaza ait olması, bu nitelikteki taşınmazların 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararınagöre zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçe gösterilerek hükümkurulmuştur. Gerçekten tutunulan tapu kaydının çekişmelitaşınmaza ait olduğu toplanıp değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Nevar ki:
1- Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının hüküm fıkrasıile sıkı sıkı ya bağlantılı olan gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere, ICARETEYNLI VAKIF, mutasarrıfının intikale salih mirasçı bırakmadan ölümü nedeniylevakfına dönen ve bu nedenle mülkiyeti mutasarrıfına geçmemiş olantaşınmazlarla ilgilidir. Bu nedenle:
2- Taşınmazın, vakfına dönüp, dönmediği sözkonusu İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamına girip girmediği belirlenirken, 5 Haziran 1935 tarih, 2762 sayılı VakıflarKanununun mukataalı ve icareteynli vakıf mallarının tasfiyesiyle ilgili 8, 26, 27, 28, 29, 41; Medeni Kanunun 81/B ve 402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddelerinin hükümleri dikkate alınmalı, deliller sözkonusu yasa hükümleri çerçevesinde takdir ve tahlil edilip, hüküm yerinde tartışılarak uyuşmazlık çözümlenmelidir.
(2762 s. yAK. m. 8, 26, 27, 28, 29, 41)
(743 s. MK. m. 81/B)
(3402 s. Kadastro K. m. 1 3/B-c)
(YİBK., 4.3.1959 gün ve Esas no : 1959/2, Karar no : 1959/19 s.)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 181 parsel sayılı 7480 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan söz edilerek, Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca reddedilen Orhan ve paydaşları, tapu kaydına dayanarak dava açmışlardır. Tesbit ve askı süresinden sonra Asliye Hukuk Mahkemesinde İbrahim tarafından Hazine aleyhine açılan tescil davası görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece; İbrahim'in davasının reddine, Orhan ve paydaşlarının davasının kabulüne, dava konusu parselin davacılar Orhan ve paydaşları adına payları oranında tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı İbrahim ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın Kamil Bey mirascıları olan davacı Orhan ve paydaşlarının tutunduğu Sultan Selim Han Vakfı'ndan icareteynli taşınmaza ait K. Sani 1288 günlü tapu kaydının kapsamında kaldığı mahkemece yapılan keşif ve askeri harita uygulaması ile saptanmıştır. Tapu kaydının icareteynli Vakıf taşınmaza ait olması ve bu nitelikteki taşınmazların 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş isede. Söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararı hüküm fıkrası ile sıkı sıkıya bağlantılı olan gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere icareteynli vakıf mutasarıfının intikale salih mirasçı bırakmadan ölümü nedeniyle vakfına dönen ve bu nedenle mülkiyeti mutasarıfına geçmemiş olan taşınmazlarla ilgilidir. Bu nedenle taşınmazın vakfına dönüp dönmediğinin ve sözü edilen içtihadı birleştirme kararının kapsamına girip girmediğinin 2762 sayılı Vakıflar Kanununun ilgili hükümleri incelenmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. 5 Haziran 1935 tarihli Vakıflar Kanununun mukataalı ve icareteynli vakıf mallarının tasfiyesi ile ilgili 4. babında yer alan 26. maddesinde, bu Kanunun neşrinden sonra vakıf mallarının mukataaya ve icareteyne bağlanamayacağı 27. maddesinde mevcut mukataalı toprakların veya icareteynli taşınmazların mülkiyetlerinin taviz karşılığında mutasarrıfları na geçirileceği 28. maddesinde tavizi ödenen taşınmazın mülkiyetin mutasarrıfı adına tapuya tescil olunacağı 29. maddesinde on yıl içinde taviz vermek suretiyle icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş olan taşınmazların mülkiyetinin on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıflarına geçeceği ve vakfın hakkının ivaza döneceği hükme bağlanmış ve 13 Haziran 1945 günlü, 4755 sayılı Kanunla da 29. maddede yazılı süre sona erdiği tarihden başlayarak on yıl uzatılmıştır. Anılan yasa hükümlerinden çıkan sonuca göre uzatılan süre bitmiş olup söz konusu sürenin bitiminden itibaren taşınmazın mülkiyeti kendiliğinden mutasarrıfı olan kişi ya da kişilere, ölümleri halinde ise mirascılarına geçmiş vakfın hakkı bedele dönüşmüştür. Mutasarrıfın mülkiyetine geçen taşınmazlar 4.3.1959 gün ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamı dışındadır. Vakıflar Kanununun 41. maddesi hükmüne göre Medeni Kanundaki zamanaşımı hükümleri vakıf mallar hakkında da tatbik olunur. İstisnası, aynı Kanunun 8. maddesi hükmünce doğrudan doğruya hayrattan olan vakıf taşınmazlardır. Medeni Kanunun 81/B maddesi kazanılmış hakları ortadan kaldırmış değildir. O halde tarafların iddia ve savunmalarının bu kurallar ve hükümler gözönünde tutulmak suretiyle incelenmesi gerekmektedir. Davacı Orhan ve paydaşlarının tutunduğu tapu kaydına göre taşınmazın mutasarrıfları Kamil Bey ile kardeşleri Behiye, Sıdıka ve Zafer Adile Hanımdır. Bunlardan Zafer Adile Hanım'ın 1/4 payı adı geçenin ölümü üzerine K. sani 1330 gün ve 125 sayılı tapu kaydı ile kocası Ahmet Azmi Bey'e intikal etmiştir. Tapu kayıtlarında bu tarihten sonra intikal yapılmamıştır. Kayıt maliklerinden Kamil Bey 1296 yılında ölmüş ve dosyada bulunan veraset kararında adları geçen mirasçılarını bırakmıştır. Bu durumda Kamil Bey payının diğer koşulları bulunduğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabı mümkündür. Mahkemece Behiye, Sıdıka ve Ahmet Azmi'nin ölüm tarihleri ile mirasçı bırakıp bırakmadıkları belirlendikten sonra davacı İbrahim'in zilyetliğe dayanan iddiaları araştırılmalı, adı geçen davacı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanmalıdır. Taşınmazla ilgili kadastro tesbit tutanağında taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek çalılık niteliğiyle Hazine adına tesbit edildiği halde mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar taşınmazın tesbit gününden geriye doğru 20 yıldan fazla bir zamandan beri komşu parsel malikleri tarafından sürülüp ekildiğini bildirmişlerdir. Mahkemece bu çelişki üzerinde durulmamış, taşınmazın hangi bölümünün hangi zilyet tarafından ekilip sürüldüğü, zilyetlerle davacı İbrahim arasındaki akdi yada irsi ilişki bulunup bulunmadığı belirlenmemiştir. Sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için teknik bilirkişi iştiraki ile tesbit tutanağında imzaları bulunan muhtar ve tüm bilirkişiler mahkemece dinlenen bilirkişi ve tanıklar hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişi, tanıklar ve tesbit bilirkişilerinden zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi İİK zilyet ile sonraki zilyet arasında miras ve akti ilişki olup olmadığı yönünden olaylara davalı etraflı bilgi alınmalı, davacının zilyetliği varsa, taşınmazın hangi kesimini kullandığı açıklığa kavuşturulmalı, teknik bilirkişiye keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde haritalı rapor düzenlettirilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri arasında çelişki ortaya çıktığı takdirde yöntemine uygun olarak yüzleştirilmek suretiyle giderilmeye çalışılmalı koşulların varlığı halinde zilyedin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmünden yararlanabileceği dikkate alınmalı, deliller bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mücerret 4.3.1959 günlü ve 2/19 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına dayanılarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de Kamil Bey mirasçılarının tümünün taşınmazda Kamil Bey'den intikal eden 1/4 oranında payları olduğu ve diğer kayıt maliklerinin mirasçısı olduklarını iddia ve ispat etmediklerine göre payla sınırlı olmaksızın taşınmazın tümünün Kamil Bey mirasçıları adına tesciline karar verilmiş olması dahi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 8.4.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.