 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E. 1993/2566
K. 1995/195
T. 19.1.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
KANIT YÜKÜMLÜLÜĞÜ (İSPAT KÜLFETİ)
TEBLİGATIN BİRLİKTE OTURULAN YERE YAPILMASI
KEŞİF GİDERLERİNİN ÖZÜRSÜZ OLARAK
KARŞILANMAMASI
DAVANIN REDDİ
KARAR ÖZETİ: Kaya ve belgeye dayanmaksızın zilyetliğe dayanarak dava açan, bu nedenle kanıtlama yükümlülüğü kendisine ait olan davacı tarafa 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesinin özüne ve sözüne uygun olarak düzenlenip 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10. maddesi hükmünce yapılan .tebliğe rağmen öngörülen süre içerisinde özürsüz olarak keşif giderlerini yatırmadıkları dikkate alınarak davanın reddine, çekişmeli taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilmiş olması isabetlidir.
(3402 s. Kadastro K. m. 36)
(7201 s. Tebligat K. m.10)
(743 s. MK. m. 6)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 205 parsel sayılı 56375 metrekare 206 parsel sayı ir 52250 m2. yüzölçümündeki taşınmazlar dava dışı 84 ve 88 sayılı parsellere uygulanan vergi kaydını yüzölçümü fazlası olarak davalı Hazine adına tesbit edilmiştir. İtirazları komisyonca reddedilen davacılar Fevzi ve Ömer, vergi kaydına, miras hakkına, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak her taşınmaz hakkında ayrı ayrı dava açmışlardır. Davacılardan Ömer'in ölümü nedeniyle davayı mirasçıları takip etmiştir. Mahkemece, dava dosyaları birleştirildikten sonra davanın reddine, taşınmazların davalı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Fevzi ile Ömer mirasçılarından Süleyman ve Mehmet Emin tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar zilyetliğe dayanarak dava açtığına göre, davalı Hazine' ye karşı zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına gerçekleştiğinin ispat külfeti davacılara düşer. Davanın niteliğine göre zilyetlik tanıklarının mahallinde dinlenilmesi gerekir. Bu itibarla, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesi hükmü gereğince davacılar keşif giderlerini karşılamak zorundadır. Diğer taraftan Tebligat Kanununun 10. maddesine göre taraflara yapılacak tebligatlar bilinen en son adreslerine yapılır. Davacıların bilinen son adresleri dava dilekçelerinde bildirdikleri adrestir. Dava dilekçesinde yazılı adresin değiştiğini davacılar duruşma sırasında mahkemeye bildirmemişlerdir. Mahkemece bu yön gözönünde tutularak keşif giderlerinin yatırılması için yapılan tebligat dava dilekçesindeki adreslerine çıkartılmış, çıkartılan tebligat davacı Fevzi'nin yeğeni, diğer davacıların kardeşi olan ve birlikte oturdukları tebligata verilen meşruhattan anlaşılan Hacı'ya yapılmıştır. O halde, bu şekilde yapılan tebligatta usulsüzlük yoktur. Davacılar öngörülen süre içerisinde keşif giderlerini özürsüz olarak karşılamamışlardır. Böylece iddialarını kanıtlayamamışlardır. Bu durumda yazılı biçimde hüküm kurulması isabetlidir. Bu nedenle yerinde görülmeyen temyiz itirazları nın reddi ile hükmün (ONANMASINA), peşin alınan harcın mahsubu ile geriye kalan 105.500 lira harcın temyiz edenlerden alınmasına, 19.1.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.