 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E. 1992/6435
K. 1994/12809
T. 16.12.1994 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
MADDİ YANILGIYA DAYALI BOZMA
KARARINA UYULMUŞ OLMASI,
LEHİNE BOZMA YAPILAN TARAF
YARARINA USULİ KAZANILMIŞ
HAK DOĞURMAZ
ÖZET: 430 parsel sayılı taşınmaza yönelik davası reddedilen davacı Bekir aleyhindeki önceki günlü hükmü yöntemine uygun olarak temyiz etmemiş, hüküm kendi yönünden kesinleşmiştir. 431 parsel saydı taşınmaza yönelik dava açan Cumali ile Bekir arasında yapıldığı belirlenen paylaşma ile iştirak ve mirasçılık ilişkisi sona ereceğinden usule uygun olarak hükmü temyiz eden Cumali'nin temyizinden yararlanamaz. Bozma kararında bu olgunun gözden kaçırılmış olması lehine bozma yapılan Bekir yararına kazanılmış hak doğurmaz.
(3402 s. Kadastro K. m. 14)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin yasal süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Hükmüne uyulan Yargıtay bozma ilanında özetle "hüküm gününden sonra yürürlüğe konulan 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile 766 sayılı Tapulama kanunu ve 1617 sayılı Kanunun 20. maddesinin yürürlükten kaldırıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmü ile belgesiz taşınmaz edinme yüzölçümünün değiştirildiği, zilyetlik yoluyla sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüm taşınmaz edinme olanağının sağlandığı, davacıların anılan yasa hükmünden yararlanacağı vurgulanmış; davacılar hakkında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması ve sonucuna göre hüküm kurulması" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan araştırma ve uygulama sonucu davanın kabulüne, dava konusu 430 sayılı parselin Bekir mirasçıları adına, 431 sayılı parselin Hacı Ahmet mirasçıları adlarına payları oranında tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava konusu 430 sayılı parsel hakkında Bekir tarafından dava açılmış, mahkemece 18.11.1986 gün ve 981/363-986/497 sayılı kararla taşınmazın davalı hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, bu hüküm davası reddedilen Bekir tarafından temyiz edilmemiştir. Önceki hüküm 431 sayılı parsel hakkında dava açan Cumali tarafından temyiz edilmiş ise de, adı geçenin temyiz dilekçesinde Bekir'in temyiz eden olarak adı yazılmış, ancak Bekir tarafından bu dilekçe imzalanmamıştır. Öte yandan, Cumali ile Bekir arasında daha önce yapılan paylaşma sebebi ile miras ortaklığı ilişkisi ortadan kalkmış bulunduğundan Cumali'nin Bekir'i temsil ettiği kabul edilemez. Diğer anlatımla Bekir aleyhindeki hükmü temyize yetkisi yoktur. Bu durumda, 430 sayılı parsel hakkındaki önceki tarihli kararın kesinleştiğinin kabulü gerekir. Her ne kadar 16. Hukuk Dairesi'nin bozma kararında hükmün davacılar tarafından temyiz edildiği kabul edilerek bozma sevk edilmiş ise de bu yön maddi yanılgıya dayalı olup bu nedenle bozma kararına uyulması Bekir yönünden usulü kazanılmış hak doğurmaz. O halde, 430 parsel hakkındaki hükmün Hazine lehine kesinleştiği dikkate alınarak bu parsel hakkında karar verilmemesi gerekirken yeniden hüküm kurulmuş olması ve davacı Bekir adına tapuya tesciline karar verilmesi isabetsiz, Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden 430 parsel hakkındaki hükmün BOZULMASINA, oyçokluğuyla;
2- Hazinenin dava konusu 431 parsel sayılı parselle ilgili temyiz itirazlarına gelince; hükmüne uyulan bozma kararında dava konusu taşınmazın vergi kaydı yüzölçümü fazlası olduğu dikkate alınarak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre davacı tarafın belgesiz zilyetlik yoluyla edindikleri taşınmazlar araştırılması ve anılan yasa hükmüne göre edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, sonucuna göre hüküm kurulması gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde vergi kaydının değişmez sınırlı olduğundan sözedilerek davacı taraf adına tescile karar verilmiş olması isabetsizdir. Önceki bozma kararında da belirtildiği gibi bir kişinin aynı çalışma alanı içinde belgesiz zilyetlik yoluyla sulu toprakta 40 dönüm, kuru toprakta 100 dönüm edinebilmesi mümkündür. Dava konusu taşınmazın yüzölçümü 82300 m2.'dir. Davacı tarafın belgesiz zilyetlik yoluyla çekişmesiz parselden ayrı olarak edindikleri 409, 415, 429 sayılı parsellerin yüzölçümlerinin toplamları da 23200 metrekaresidir. Bu durumda taşınmazların yüzölçümleri toplamı 105500 metrekare olup bu miktarlar yukarda belirtilen sınırı aşmaktadır. Mahkemece bu yönler gözönünde tutulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsiz. Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.12.1994 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
18.11.1 986 tarihli önceki hüküm yalnızca davacı Cumali tarafından temyiz edilmiş ise de, temyiz incelemesini yapan Yüksek 16. Hukuk Dairesi, hükmün her iki davacı tarafından da temyiz edildiğini kabul ederek her iki parsel yönünden kararı bozmuştur. Bozma kararına karşı, karşı taraf Hazine tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmamıştır. Hal böyle olunca, bozma kararının her iki parseli de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan bozma kararı çerçevesinde yapılan araştırmaya göre taşınmaz üzerinde Bekir mirasçıları yararına edinme koşullarının gerçekleştiği saptanmıştır. Bu durumda 430 parsel hakkında hükmün o n a n m a s ı n a karar verilmesi gerektiği düşüncesi ile çoğunluk görüşüne karşıyım.
Mehmet YILDIZ
Üye
|