 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1991/12641
K: 1991/11489
T: 16.09.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı, tetkik raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 695 parsel sayılı, 731 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydına, tapu dışı olarak yapılan bağışa ve zilyetliğe dayanılarak Esma adına tesbit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonu tarafından reddedilen Dursun tapu kaydına dayanmış ve dava açmış; Mustafa, Dursun yanında aynı nedenle davaya katılmıştır. Mahkemece davaların reddine, taşınmazın davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ve katılan tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın Hazinenin temliki ile oluşan 1934 tarih,i 1190 ve onun gittisi olan 1967 günlü, 44 sayılı pay tapu kaydının yüzölçümüyle kapsamında kaldığı mahkemece getirtilen kayıt örneği, yapılan keşif ve uygulama ile belirlenmiştir. Davacı Dursun tesbitten önce ve bölgede tapulamanın başladığı tarihten sonra oluşan 1967 günlü, 44 sayılı 6/20 pay ile ilgili tapu kaydına diğer bir deyişle kayden satın almaya davalı Esma ise tapu dışı ifraz bağış ve zilyetliğe dayanmışlardır. 695 parsel sayılı taşınmazın 1950 tarihinden önce tapu dışı ifraz edilerek Esma hanıma bağışlandığı, bölgede tapulamanın 1964 tarihinde başladığı, tapulama tesbitinin yapıldığı 1982 tarihine kadar bu tapu dışı işlemin bozulmadığı ve böylece Esma yararına 1964 gününde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleştiği saptanmıştır. Bu durumda, ortada iki geçerli satış bulunmaktadır. Ancak tapu kaydına dayanarak satın alan da iki geçerli satış bulunmaktadır. Ancak, tapu kaydına dayanarak satın alan kimse Medeni Kanunun 931. maddesinden yararlanır ise de, olayda; davacının aynı köyde oturduğu, davalı Esma'nın bağış akdine dayanılarak taşınmazda ev yapmak suretiyle zilyet bulunduğunu bildiği ve bilebilecek durumda olduğu cihetle iktisabında iyiniyetli sayılamayacağı anlaşılmıştır. Bu itibarla ve 14.2.1951 günlü, 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince iyiniyet iddiasında bulunamayacağı belirmiş olan kimse Medeni Kanunun 931. maddesinden yararlanamaz. Mahkemece; bu yönler gözönünde tutularak, tapu dışı olarak yapılan bağış akdine ve zilyetliğe değer verilerek taşınmazın davalı Esma adına tapuya tescili yoluna gidilmesi isabetlidir. Bu nedenlerle, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 7700 lira onama ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 16.9.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.