 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1990/2150
K: 1990/10332
T: 14.09.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Hazinenin 338 parsel sayılı taşınmaza yönelik davasının reddine, taşınmazın davalı Musa adına tapuya tesciline ilişkin yerel mahkemenin 28.3.1989 gün ve 411/157 sayılı kararı, davacı Hazinenin temyizi üzerine Dairenin 9.10.1989 gün ve 1989/13566-10832 sayılı ilamında gösterilen nedenlerle onanmıştır. Davacı Hazine, bu kez karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. İsteğin yasal süre içerisinde yapıldığı anlaşıldıktan sonra, tetkik hakiminin raporu okundu, dosya tetkik edildi, gereği düşünüldü:
KARAR : Kadastro sırasında dava konusu taşınmazın öncesinin Devlettin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, 1943 yılında Musa tarafından imar ve ihya olunarak tarım toprağı haline getirildiği vurgulanarak Musa adına tesbit edilmiştir. Hazinenin süresinde vaki itirazı üzerine komisyonca itirazın kabulüne, tesbit maliki Musa yararına karar gününde yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Kanununun 37/1-2. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir. 7.11.1980 gün ve 955 sayılı komisyon kararı 19.1.1981 gününde zilyet Musa'ya tebliğ edildiği halde, adı geçen yasal süre içerisinde dava açmamıştır. Muteriz Hazine vekili 16.7.1982 günlü dilekçe ile Musa aleyhine dava açarak komisyonca taşınmaz üzerine konan takyidin kaldırılmasını istemiştir. Kadastro tesbiti 26.10.1954 gününde yapılmıştır. Tesbit maliki komisyon kararına karşı süresinde dava açmadığı için komisyon kararı adı geçen yönünden kesinleşmiştir. Mahkemece dinlenen yerel bilirkişi davalının 1940-1943 yıllarında taşınmazı hali araziden ihya ederek tarım toprağı haline getirdiğini, dinlenen tanıklar ise; davalının 1950 yılından sonra taşınmazı ihya ederek kültür arazisi haline getirdiğini ve o tarihten beri zilyetliği altında bulunduğunu haber vermişlerdir. Mahkemece de davalının 1940 ila 1943 yıllarında taşınmazı hali arazi iken tarla haline getirdiği kabul edilmiştir. Tesbitin yapıldığı gün ile davalının taşınmaza ilk kez el koyduğu gün arasında 766 sayılı Tapulama Kanununun 33., hüküm gününden sonra yürürlüğe giren ve eldeki davalarda da uygulanması gereken 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı taşınmaz edinme koşulları davalı taraf yararına gerçekleşmemiştir. Başka bir anlatımla; tesbit tutanağı içeriği ve yerel bilirkişi ile zilyetlik tanıklarının sözleri karşısında, davalı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı verilmesi doğru değildir. Diğer taraftan, Hazine mülkiyete yönelik dava açmamış, komisyon kararında işaret olunan takyidin kaldırılmasını istemiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 72 ve 75. maddeleri gereğince; hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın dava dışına çıkarak re'sen bir davayı tetkik edemez. Mahkemece bu ilkelerde gözardı edilerek ve dava dışına çıkılmak suretiyle yazılı biçimde hüküm kurulması dahi isabetsizdir. Davacı Hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olup hükmün bozulması gerekirken, anlatım hatası sonucu kararın onandığı görüldüğünden ve onama kararının içeriği davanın nitelendirilen bu şeklinede uygun düşmediğinden Hazinenin yerinde görülen isteğinin kabulü ile Dairenin onamayı öngören 9.10.1989 gün ve 13566 esas, 10832 sayılı kararının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle Hazine yararına BOZULMASINA, 14.9.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.