 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1988/1230
K: 1990/4382
T: 10.04.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasında kadastro tasbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 833 parsel sayılı 9.000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayanılarak (M.AR adına tesbit edilmiştir. İtirazı komisyonca reddedilen (M.İ) ile tesbite itiraz etmeyen (G.P)'ın ayrı tapu taydına, miras yoluyla intikale, paylaşmaya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ayrı ayrı açtığı davalar birleştirilmiş, hazine de 4753 sayılı yasaya göre davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ve adına tescili isteğiyle davaya katılmıştır. Mahkemece hazine ve (M.İ)'nin davalarının reddine, (G.P)'ın davası yönünden görevsizliğe, dava konusu parselin dava adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar (M.İ) ile (G.P) mirasçısı (A.P) tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Davalı (M.A) 4753 sayılı yasa hükümlerine dayalı olarak oluşturulan ve tesbite esas alınan 13.3.1952 gün ve 388 numaralı tapu kaydına, davacı (M.İ) ise; Ekim 1288 yoklama, 109 numaralı tapu kaydı, tapu dışı paylaşma ve zilyetliğe dayanmıştır. Dava konusu taşınmazın davalı adına, 4753 sayılı yasa hükümlerine dayalı olarak oluşturulan tapu kaydının kapsamı içinde kaldığı yönünde yanlara arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çekişme; dava konusu taşınmazın davacı tarafın dayandığı Ekim 1288 yoklama ve 109 numaralı tapu kaydının kapsamı içinde kalıp kalmadığı, her iki tapu kaydıın kapsamı içinde kaldığının kabulü halinde, hangi tapu kaydına değer verileceği yönünde topmanmaktadır. Davacının dayandığı yoklama kaydı yerel tapu sicil müdürlüğünden getirtilmiş ise de; verilen cevapta: dayanılan yoklama kaydının tesdikli olup olmadığı açıklattırılmamış, kaydın aslı Genel Müdürlükten getirtilmemiştir. Gelen kayıtların birinde sınır olarak Kanlı Mustafa, diğer bir kayıtta ise: Kaşlı Mustafa sınır gösterildiği halde, bu yön de gereği gibi araştırılmamış, gerçekten kayıtta yazılı sınırlardan birinin Kanlı Mustafa'mı yoksa Kaşlı Mustafa'mı olduğu açıklığa kavuşturulmamıştır. Muhtelif tarihlerde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişiler çelişik beyanlarda bulundukları halde, bu çelişki üzerinde de durulmamıştır. Muhtelif tarihlerde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişiler çelişik beyanlarda bulundukları halde, bu çelişki üzerinde de durulmamıştır. Teknik bilirkişi (Ş.K) tarafından düzenlenen 21.5.1986 günlü raporda dava konusu taşınmazın davacı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamı içinde kaldığı vurğulandığı halde kararda bu yön de irdelenmemiştir. Bilirkişilerin birbiri ile çelişen ve gerçeği tümü ile aksettirmeyen sözlerine değer verilerek ve sözlerinin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek hüküm kurulamaz. Başka bir deyişle; toplanan deliller davacı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamını belirlemeye yeterli değildir. O halde; öncelikle, davacı tarafın dayandığı yoklama kaydınının tasdikli olup olmadığı mahalli Tapu Sicil Müdürlüğünden sorulmalı, kaydın örneği Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden getirilmeli, tapuda yazılı Kaşlı Mustafa sınırının Kaşlı Mustafa mı, yoksa Kanlı Mustafa mı olduğu mahalli Tapu Sicil Müdürülüğünden sorularak açıklığa kavuşturulmalı, ondan sonra davacının dayandığı tapu kaydı çevreyi iyi bilen yaşlı ve tarafsız 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu aracılığı ve teknik bilirkişi yardımı ile mahalline uygulanmalı, dava konusu taşınmazın davacının dayandığı koydın kapsamı içinde kalıp kalmadığı kesin bir biçimde saptanmalı, yerel bilirkişiler tarafından arz üzerinde gösterilen sınırlar teknik bilirkişiye çizdirilerek krokide işaret ettirilmeli, bilinemeyen sınırlar yönünden tarafların göstereceği tanıklar taşınmaz başında dinlenilmeli, yerel bilirkişi sözlerinin denetlenmesi yönünden dava konusu taşınmaza komşu 832 parsel sayılı taşınmazın dayanağını teşkil eden belgelerle 828, 827, 822, 595, 592 parsel sayılı taşınmazlara ait tesbit tutanak ve dayanağı belgelerden yararlanılmalı, Kadastro Mahkemesinin 980/540 esasa sayılı dava dosyasında davacı tarafın dayandığı tapu kaydı örneğinin bulunduğu dikkate alınarak, uygulamada sözü edilen dosya da getirtilmek suretiyle, işbu dosya içeriğinden de yararlanılmalı, kayıtların içiçe girmesi halinde gerçek temele dayanan kayda değer verilerek bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemce bu yönler gereği gibi araştırılmadan davacı (M.İ)'nin davasının reddine karar verilmesi isabetsiz, (M.İ)'nin temyiz itirazları yukarda gösterilen nedenlerle yerindedir.
2 - (G.P) dava konusu taşınmazda yapı bulunduğunu ileri sürerek 12.6.1981 günlü dava dilekçesi ile davaya katılmış ve davacı (M.İ)'nin dayandığı tapu kaydı ile paylaşma ve zilyetliğe dayanmıştır. Taşınmazın tümü dava konusu olduğuna göre, adı geçenin tesbite itiraz etmmemiş olması sonucu etkilemez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesi hükmünce davaya katılma mümkündür. Bu durumda; katılanın delillerinin toplanması ve talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken tesbite itiraz etmeyen kişinin davaya katılma olanağı bulunmadığından bahisle adı geçenin dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi isabetsiz, (G) mirasçılarından (A.P)'ın temyiz itirazları da yerindedir.
SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı (M.İ)'nin; 2 numaralı bentte gösterilen nedenlerle de davaya katılan (G) mirasçısı (A.P.)'ın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 10.4.1990 gününde oybirliği ile karar verildi.