 |
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1990/4217
K: 1991/2859
T: 05.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET:Olayda, uygulama olanağı bulunan Tapulama Kanununun 32/c ve bu yasayı yürürlükten kaldıran geçici 4. maddesi hükmünce elde bulunan davalarda uygulama olanağı bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesi, tapulu taşınmazın tapu dışı olarak bağış yoluyla temliki herhangi bir şekle tabi olmaksızın diğer koşulların varlığı halinde geçerlidir.
(3402 s. Kadastro K. m. 13/B-b, geçici m. 4)
Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; tetkik hakiminin raporu ve kağıtlar okundu, iş incelendi gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 11 ada 40 parsel, 12 ada 35 parsel sayılı 555 m2. ve 893 m2. yüzölçümündeki taşınmazlar tapu kayıtlarına dayanılarak İsmail ve Gülşen adlarına tesbit edilmiştir. Tesbite karşı süresinde Orhan ve Alparslan taşınmazlarda kök miras bırakanları İsmail'den gelen payları bulunduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı taraf vekili 28.11.1989 tarihli dilekçesinde, kök muris İsmail, tapulu taşınmazdaki yarı payını tapu sicil muhafızlığında 18.2.1950 tarihinde görünürde satış yapmış ise de, gerçekte bu işlemin satış olmayıp gizli bağış bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu konudaki 1.4.1974 gün, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince miras bırakanın asıl amacı bağış olduğu halde, mirasdan mal kaçırmak için tapuda satış göstermek suretiyle yaptığı temliklerden görünürdeki satış akti muvazaa nedeniyle, gizlenen bağış akdi ise şekil noksanlığı yönünden geçersiz ise de, olayda uygulama olanağı bulunan Tapulama Kanununun 32/c ve bu yasayı yürürlükten kaldıran ve geçici 4. maddesi hükmünce elde bulunan davalarda uygulama olanağı bulunan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-b maddesi, tapulu taşınmazın tapu dışı olarak bağış yolu ile temliki herhangi bir şekle tabi olmaksızın diğer koşulların varlığı halinde geçerlidir. Olayda alıcı Mustafa eşi Emine ve onun alıcısı (M.F.) yararına öldüğü 1971 tarihine kadar yasada öngörülen 10 yıllık zilyetlik süreside gerçekleşmiştir. Mahkemece davanın reddedilmesi bu nedenlerle doğrudur. Ancak, kadastro hakimi sicil oluşturmakla yükümlüdür. Hal böyle iken, davanın reddi ile yetinilmesi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde ise de yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm fıkrasına "dava konusu taşınmazların eşit paylarla tesbit gibi davalılar adına tapuya tesciline" sözlerinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde (ONANMASINA), kararın niteliği itibariyle avukatlık parası takdirine yer olmadığına, 5.3.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.