 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 2002/1373
K: 2002/1583
T: 11.3.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET: Dava konusu taşınmaz hissesi için yapılan işlemin gerçekte bağış olduğu anlaşıldığına göre, bağışta şufa hakkı kullanılamayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.
(743 s. MK. m. 658, 659)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde müvekkilesinin de paydaşı olduğu dava konusu 5 bağımsız bölüm nolu meskenin 1/2 hissesinin davalıya satıldığını, davacının şufa hakkını kullanmak istediğini belirterek şufalı payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, satıcı paydaş ile davalının ana - oğul olup, tapuda yapılan işlemin satış gibi gösterilmesine rağmen aslında bağış olduğundan şufa hakkının kullanılamayacağını, yapılan işlem karşılığında para verilmediğini, işlerin değerinin de çok düşük gösterildiğini, tüm bunların yapılan işlemin bağış olduğunu gösterdiğini davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu 5 bağımsız bölüm nolu meskende 1/2 pay sahibi Sedat payını 20.8.1999 tarihinde annesi olan davalıya devretmiştir. Davalı aslında tapudaki işlemin bağış olduğunu, ancak satış şeklinde gösterildiğini, satan kişinin de oğlu olduğunu savunmaktadır. Tapudaki işlemin tarafların ana - oğul olması mutlaka o işlemin bağış olduğunu göstermez. Ancak bu savunmanın kanıtlanması halinde 27.3.1957 tarih ve 12/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı gereğince şufa talebinin reddi gerekir. Mahkemece yapılan keşif de 1/2 payı 1.000.000.000.-TL bedelle satılan taşınmazın tamamının satış tarihinde 6.935.583.065.-TL olduğu saptanmıştır. Dinlenen davalı tanıklarından satıcı paydaşla tapu işlemlerini birlikte yapan tanık Seyfi ve Nurten yapılan işlemin aslında bağış olduğunu, bu işlem karşılığında para ödenmediğini beyan etmişlerdir. Davalı ve satıcı paydaşın sosyo ekonomik durumunun araştırılması da bu hususu doğrulamaktadır. Bu durumda işlemin gerçekte bağış olduğunun kabulü gerekir. Bağışta şufa hakkı kullanılamayacağından mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA) ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine,11.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.