 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/6448
Karar No: 2000/6963
Tarih : 11.9.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şufa davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak duruşma isteminden feragat ve davetiye masrafı olmadığından isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının dava konusu 58 nolu parselin paydaşlarından olduğunu, diğer paydaşlardan bir kısmının hisselerini davalıya sattığından davacının yeni haberdar olduğunu, davacının şufa hakkını kullanmak istediğini belirterek şufalı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın süresinde açılmadığını, satıştan itibaren dava tarihine kadar iki yıla yakın zaman geçtiğini, davalının hisseyi satın aldıktan sonra kiraya verdiğini, bu durumdan davacı ve diğer paydaşların haberinin olduğunu, bu şekilde davacının satıştan zamanında haberdar olduğunu, ayrıca davacı ve diğer kardeşlerinin de kendi paylarını davalı şirkete satmak istediklerini ancak anlaşmanın sağlanamadığını, taşınmazın dava tarihindeki gerçek değerinin de keşfen belirlenmesi gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davalının süre savunmasını kesin delillerle ispat edememesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Medeni Yasa'nın 658/3 maddesi uyarınca satışın öğrenildiği günden başlayarak bir ay içinde şufa akkının kullanılması gerekir. Aksi halde o satış yönünden hak düşmüş olur. Ancak hakkın düşebilmesi için şufa hakkı sahibinin satışı ve özellikle onun esaslı koşullarını yanısıra satışın konusunu, bedelini, ödeme koşullarını ve alıcıyı öğrenmesine rağmen bu hakkını bir aylık süre içinde kullanmadığının ispatı şarttır. Şufa hakkının süresinde kullanılmadığı ya da davanın süresinde açılmadığı yönünü ispat yükü alıcı davalıya düşer. Bu yön tanık ve yemin dahil her türlü kanıtla ispatlanabilir.
Olayımızda taraflar öğrenme tarihinin ispatı konusunda tanık dinletmişler, gerek davacı gerek davalı tanıkları, hisse satışından sonra davacının kendi hissesini Akif A...'e icara vermek istediğinde tanık Akif in "senin yerin az kalmış, ben senin yerini icar etmiyorum" dediğini davacının da "satıştan haberim yoktur. Satış olmuş ise dava açacağım" diye karşılık verdiğini, ayrıca satıştan 1-2 ay sonra davacının tanık Candemir D...'ın da bulunduğu mağazaya gelerek davalının kardeşi Necati B...'e "Yahya ve Nigar'ın hisselerini satın almışsınız, ben de kendi hissemi satmak istiyorum" dediğini beyan etmişlerdir. Tüm bu ifadelerden davacının hisse satışını 1-2 ay içinde öğrendiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte davayı satış tarihinden 1.5 yıla yakın zaman geçtikten sonra açmış olması nedeniyle bir aylık hak düşürücü süreyi geçirmiştir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 11.9.200 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.