 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E : 1999/653
K . 1999/589
T : 4.2.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şuf'a davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi davacı adına tescil kararı verilmiş hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, bozma gereğinin yerine getirilmiş olmasına öğrenmeye nazaran davanın l aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Şufalı pay 20.12.1991 tarihinde davalıya satılmış, davacı ise 29.12.1997 günü dava açarak, payın iptali ve adına tescilini istemiştir. Davalı, şufalı payın değerinin yeniden tesbitini savunmuştur.
Uyuşmazlık, şufa bedelinin satış tarihinde tapuda gösterilen bedel mi, yoksa dava açıldığı tarihte saptanacak bedel mi olacağının tesbitinde toplanmaktadır. Şufa bedelinin satıcı ile, davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması gerekeceğine dair yasada bir açıklık yoktur. Bu nedenle objektif olayların yarattığı kıymet değişikliklerinin, satıştan uzunca bir süre geçirildikten sonra açılan şufa davalarında, davayı açan paydaşın ödeme borcuna yansıtılması icap eder. 20.6.1951 gün ve 13/5 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da, hakimin hükümden önce tayin edeceği uygun bir süre içinde şufa bedelinin yatırılmasına karar vereceği, daha sonra kaydın düzeltilmesine hükmedeceğinin açıklanması, bu görüşü doğrulamaktadır.
Özellikle, diğer paydaş ile, davalı arasında gerçekleştirilen ve şufa hakkının kullanılmasına yol açan satış sözleşmesinden uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şufa davalarında, dava paydaşın, ekonomik ve objektif nedenlerle değişmiş yeni bedeli ödemeksizin, tapuda gösterilen eski bedelle, payın tescilini talep etmesi M.K.nun 2.maddesinde tanımlanan objektif iyi niyet kuralı ile de bağdaştırılamaz. Şöyle bir davranış, davalıyı zorunlu olarak elinden çıkardığı gayrimenkul payı yerine eline geçen para ile aynı nitelik ve değerde
bir başka gayrimenkul edinmek imkanından yoksun bıraktığı için fevkalede adaletsiz ve hakkaniyet duygusunu zedeleyici bir sonuç yaratır. 8.11.1991 gün 1990/1-1991/3 Sayılı içtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında da, iyi niyet iddiasının yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmadan, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür.
Açıklanan nedenlerle, şufa hakkının kullanıldığı tarihte şufalı payın değerinin tesbit edilip o bedelin yatırılmasına hükmedilmesi gerekirken, satış tarihindeki bedelin yatırılmasına karar verilmek gerekirken, satış tarihindeki bedelin yatırılmasına karar verilerek davanın kabulü hatalı görüldüğünden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 4.2.1999 tarihinde Oybirliğiyle karar verildi.