 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E : 1999/2825
K : 1999/2823
T : 24.3.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şufa davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ile tescili istemini ilişkindir. Mahkeme davanın reddine karar vermiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Şufa davasının davalısı şufalı payı iktisaptan önce o taşınmazda paydaş ise onun hakkında şufa hakkı kullanılmaz. Çünkü M.K. nun 659.maddesi bir paydaşın payını üçüncü şahsa satması halinde diğer paydaşların şufa haklarını kullanabileceklerini hüküm altına almıştır. Paydaş üçüncü şahıs sayılmayacağına göre paydaşın paydaş aleyhine şufa hakkı söz konusu olamaz. Dava hakkına ilişkin olduğu için bu hususun davanın her safhada resen gözönünde tutulması gerekir. Bu gibi durumlarda savunmanın genişletilmesinden de söz edilemez.
Şufalı pay dava sırasında bir başka şahsa veya satışı yapan paydaşa satılırsa davacı, usulün 186.maddesi uyarınca seçimlik hakkı haizdir. Dilerse davayı yeni satın alan şahsa yöneltir. İsterse davayı tazminata dönüştürerek dava ettiği şahıs hakkında yürütür. Bu itibarla davacıya seçimlik hakkını kullanması yönünden mehil verilmesi gerekir. Şufalı payın eski sahibine dönmesi davacının ilk satışta doğan şufa hakkına engel teşkil etmez. Dava, şufalı payı iktisap eden paydaşa yöneltilirse onun hakkında devam ettirilir.
İlk satış bedeli ile ikinci satış bedeli farklı ise davacının hangi satış bedelinden sorumlu olacağı konusu önem taşımaktadır. Son satın alan şahsın iyi veya kötü niyetli olmasına göre durum değişir. Son satın alan şahıs kötü niyetli ise davacı ilk satış bedeli ile aksi halde son satış bedeliyle sorumlu olacaktır. Burada isbat külfeti'de tabiatıyla davacıya düşecektir. Davacı tanık dahil her türlü delille son satın alan ve dava yöneltilen şahsın ilk satışı ve bedelini bildiğini, buna rağmen muvazaalı olarak şufa hakkını önleme amacıyla bedelin fazla gösterildiğini kanıtlaması gerekir. 2. satış fazla bedelle ilk satana yapılmışsa, o kimse birinci satışın tarafı olduğu için kötü niyetli olduğunun kabulü icabeder. Davacının ayrıca delil ibrazına gerek yoktur. Olayımızda Davacı şufalı payın ilişkin bulunduğu taşınmazda paydaş olduğunu, bir kısım paydaşların payını davalıya 16.6.1998 tarihinde sattıklarını ileri sürerek 9.11.1998 tarihinde açtığı iş bu dava ile şufalı payın iptali ile adına tescilini istemiştir. Mahkeme aynı pay hakkında davacıdan başka diğer bir kısım paydaşların 3.11.1998 tarihinde açtıkları şufa davası sonunda davalının payının iptal edildiğinden bahisle davanın reddine karar vermiştir.
Bu davanın açıldığı tarihte davalının payı mevcuttur. Zira 3.11.1998 tarihinde açılan dava sonucu verilen kararın 25.11.1998 tarihinde kesinleştiği Ankara 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/438-723 sayılı kararından anlaşılmaktadır. Davanın açıldığı sırada davalının payının bulunduğuna, yargılamanın devamı sırasında pay başkalarına intikal ettiğine göre yukarıda açıklandığı şekilde HUMK.nun 186.maddesi uyarınca işlem yapılmadan hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 24.3.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.