 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No :1998/5549
Karar No :1998/5815
Tarih :29.06.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şufa davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava Şufalı payın iptali ile davacılar adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece dava konusu 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne, 5 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından 5 sayılı parsele yönelik olarak temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi de 5 parsele yönelik olarak yapılmıştır.
Davacının dayandığı pay iştirak halinde mülkiyete konu ise tüm iştirakçilerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün 3/2 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü icabeder. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce tasdikli muvafakat belgesi ibrazı suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet vermekle yapılabilir. Bunlardan birinin gerçekleşmesi halinde muvafakat veren ortağın davacı safında yer alarak davayı takip etmesine gerek kalmaz. Muvafakat veren ortak haktan vazgeçtiğini de beyan ederse davanın kabulü halinde şuf'alı pay diğerleri adına davacı dışındakilerin hepsi haktan vazgeçerse şufalı pay sadece davacı adına bırakan murisin terekesine M.K.'nun 581-630 maddeleri uyarınca görevli dışında biri olursa davacının sıfatı biter. Davayı mümessil takip eder. Mümessille takip edilen davanın kabulü halinde şufalı payın tereke adına tescili gerekir. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması icab eder.
Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. İştirakçi ortaklarda bunlardan satışı en geç öğrenenin öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimiyle kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açmak suretiyle de kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirimi süreyi koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şufa hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şufalı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki satın alma teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşımaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmuşsa bunu isbat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahil her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir..
Olayımızda: Temyiz konusu 5 parsel sayılı taşınmazda davacılar Osman K... ile Teyfide K...'nın müstakil payları bulunmakta ise de davacı Müzeyyen K...'nın doğrudan payı mevcut olmayıp murisi Mehmet Nuri Ü...'den gelmektedir. Miras bırakan Mehmet Nuri Ü...'nün terekesi iştirak halinde olup davacı Müzeyyen dışında başka mirasçıları da bulunduğuna göre öncelikle yukarıda açıklandığı üzere dava hakkının kullanılmasına ilişkin noksanlığın giderilmesi gerekmektedir. Bundan zuhul olunarak davaya devam olunması hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK'nun 428. Maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 29.06.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.