 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/5512
Karar No : 1998/5443
Tarih : 22.6.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şufa davasına dair karar davalılardan Kevser G... tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak dava değeri itibariyle duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü,
Dava şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına., toplanan delillere, davalının hak düşürücü sürenin geçirildiği yolundaki iddiasının kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması M.K.nun 2.maddesinde yer alan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsif bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda; Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz üzerinde gecekonduların bulunduğu bunlardan iki adedinin davacıya ait olduğu savunulmuştur. Bu yön ve yukarıda açıklanan esas dikkate aldığında, gecekondular bulunup bulunmadığının var ise bunların özel parselasyon sonunda belli yerler satın alarak. mı yapıldığının yoksa paydaşlar arasında harici taksini suretiyle mi gecekonduların yapıldığının araştırılması gerekir. Bu itibarla bu konudaki taraf delillerinin toplanılması mahallinde keşif yapılarak davacının şufa talep etmekte iyi niyetli olup olmadığının tartışılması gerekir. Bu yön üzerinde durulmadan eksik incelemeyle davanın kabulü hatalı olmuştur.
Taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık, şufa bedelinin satış tarihinde tapuda gösterilen bedel mi, yoksa dava açıldığı tarihte saptanacak bedel mi olacağının tesbitinde toplanmaktadır. Şufa bedelinin satıcı ile, davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması gerekeceğine dair yasada bir açıklık yoktur. Bu nedenle objektif olayların yarattığı kıymet değişikliklerinin, satıştan uzunca bir süre geçirildikten sonra açılan şufa davalarında, davayı açan paydaşın ödeme borcuna yansıtılması icap eder. 20.6.1951 gün ve 13/5 sayılı içtihadı birleştirme kararında da hakimin hükümden önce tayin edeceği uygun bir süre içinde şufa bedelinin yatırılmasına karar vereceği, daha sonra kaydın düzeltilmesine hükmedeceğinin açıklanması, bu görüşü doğrulamaktadır.
Özellikle, diğer paydaş ile, davalı arasında gerçekleştirilen ve şufa hakkının kullanılmasına yol açan satış sözleşmesinden uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şufa davalarında, davacı paydaşın ekonomik ve objektif nedenlerle değişmiş yeni bedeli ödemeksizin tapuda gösterilen eski bedelle payın tescilini talep etmesi M.K.nun 2.maddesinde tanımlanan objektif iyi niyet kuralı ile de bağdaştırılamaz. Böyle bir davranış, davalıyı zorunlu olarak elinden çıkardığı gayrimenkul payı yerine, eline geçen para ile aynı nitelik ve değerde bir başka gayrimenkul edinmek imkanından yoksun bıraktığı için fevkalade adaletsiz ve hakkaniyet duygusunu zedeleyici bir sonuç yaratır. 8.11.1991 gün 1990/4-1991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında da, iyi niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle defi değil, itiraz niteliğinde bulunduğu vurgulandığından bu nitelikteki bedele yönelik iddianın yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür.
Hüküm belirtilen nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 2.bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 22.6.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.