 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/492
Karar No : 1998/523
Tarih : 27.1.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞUF'A
PAYIN İŞTİRAKLİ OLMASI
ŞUF'A BEDELİ
KARAR ÖZETİ: Davacının dayandığı pay iştirak halinde mülkiyete konu ise tüm iştirakçilerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Ortakların tümünün muvafakati sağlanamazsa, murisin terekesine mümessil tayin edilmesi sağlanıp dava mümessil tarafından yürütülmelidir.
Şufalı payın satışından kısa süre sonra açılan şufa davasında, enflasyon ve benzeri objektif nedenlerle payın dava tarihindeki değerinin şufa bedeli olarak kabulü gerekeceği görüşü uygulanamaz.
(743 s.MK.m.659)
(YİBK., 20.6.1951 gün ve 13/15 s.)
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı Şuf'a davasına dair karar Davacı-Davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şuf'alı payın iptal ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş ve hüküm her iki taraf vekillerince temyiz olunmuştur.
Davacının dayandığı pay iştirak halinde mülkiyete konu ise tüm iştirakçilerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün 3/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü icabeder. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce tasdikli. muvafakat belgesi ibrazı suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet vermekle yapılabilir. Bunlardan birinin gerçekleşmesi halinde muvafakat veren ortağın davacı safında yer alarak davayı takip etmesine gerek kalmaz. Muvafakat veren ortak haktan vazgeçtiğini de beyan ederse davanın kabulü halinde şuf'alı pay sadece davacı adına tescil edilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa payı bırakan murisin terekesine M.k.581 -630 maddeleri uyarınca görevli mahkemede mümessil tayini için davacıya süre verilir. Mümessil davacı dışında biri olursa davacının sıfatı biter, davayı mümessil takip eder. Mümessille takip edilen davanın kabulü halinde şuf'alı payın tereke adına tescili gerekir. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması icabeder.
Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. iştirakçi ortaklarda da bunlardan satışı en geç öğrenenin öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimiyle kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açmak suretiyle de kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirimi süreyi koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şuf'a hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şuf'alı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki satın alma teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşımaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmuşsa bunu ispat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahil her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmazda davacının pay kaydı olmadığı tapu kayıt örneğinden anlaşılmaktadır. Davacı tapuda adları geçen paydaşlardan birinin mirasçısı ise veraset belgesinin istenmesi ve yukarıdaki esasların nazara alınması gerekir. Bu yön üzerinde durulmadan davanın kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, şufa bedelinin verilecek uygun süre içinde depo edilmesinin karara bağlanması (20.6.1951 gün, 13/1 sayılı içtihadı birleştirme kararı). bundan sonra karar verilmesi gerekir.
Öte yandan şufalı pay 27.10.1995 tarihinde satılmış ve dava 15.1.1996 gününde açılmıştır. Böyle olunca satış tarihinden uzun zaman sonra davalarda uygulanmakta olan, enflasyon ve benzeri objektif nedenlerle payın dava tarihindeki değerinin şufa bedeli olarak kabulü gerektiği görüşünün olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 27.1.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.