 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/469
Karar No : 1998/421
Tarih : 26.1.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Dava şufalı payın iptali ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi davacı adına tescil kararı verilmiş hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, öğrenmeye nazaran davanın l aylık hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına göre, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Şufalı pay 21.6.1994 tarihinde davalıya satılmış, davacı ise bu satıştan uzunca zaman geçtikten sonra dava açarak, payın iptali ve adına tescilini istemiştir. Davalı, şufalı payın değerinin yeniden tesbitini savunmuştur.
Uyuşmazlık, şufa bedelinin satış tarihinde tapuda gösterilen bedel mi, yoksa dava açıldığı tarihte saptanacak bedel mi olacağının tesbitinde toplanmaktadır. Şufa bedelinin satıcı ile, davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması gerekeceğine dair yasadabir açıklık yoktur. "Bu nedenle objektif olayların yarattığı değişikliklerinin, satıştan uzunca bir süre geçirildikten sonra açılan şufa davalarında, davayı açan paydaşın ödeme borcuna yansıtılması icap eder. 20.6.1951 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da, hakimin hükümden önce tayin, edeceği, uygun bir süre içinde şufa bedelinin yatırılmasına karar vereceği, daha sonra kaydın düzeltilmesine hükmedeceğinin açıklanması, bu görüşü doğrulamaktadır.
Özellikle, diğer paydaş ile, davalı arasında gerçekleştirilen ve şufa hakkının kullanılmasına yol açan satış sözleşmesinden uzunca süre geçtikten sonra açılan şufa davalarında davacı paydaşın ekonomik ve objektif nedenlerle değişmiş yeni bedeli ödemeksizin, tapuda gösterilen eski bedelle, payın tescilini talep etmesi M.K.'nun 2. maddesinde tanımlanan objektif iyi niyet kuralı ile de bağdaştırılamaz. Böyle bir davranış davalı zorunlu olarak, elinden çıkardığı gayrimenkul payı yerine eline geçen para ile aynı nitelik ve değerde bir başka gayrimenkul edinmek imkanından yoksun bıraktığı için fevkalade adaletsiz ve hakkaniyet duygusunu zedeleyici bir sonuç yaratır. 8.11.1991 gün 1990/4-991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında da, iyi niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle defi değil itiraz niteliğinde bulunduğu vurgulandığından bu nitelikteki bedele yönelik iddianın yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmadan davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür.
Açıklanan nedenlerle şufa hakkının kullanıldığı tarihte şufalı payın değerinin tesbit edilip bedelin yatırılmasına hükmedilmesi gerekirken satış tarihindeki şufa bedelinin yatırılmasına karar verilerek davanın kabulü hatalı olmuştur.
Kabule göre de dava 5.000.000 TL üzerinden açıldığına ve buna göre harç ödendiğine göre nedeni açıklanmadan dava tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesindeki miktarın üzerinde vekalet ücreti takdir olunması doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 26.1.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.