 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E. 1998/16
K. 1998/12
T. 19.1.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞUF'A DAVASINDAN VAZGEÇMEK
DAVACININ SATIŞI ÖĞRENMESİ
KARAR ÖZETİ: Şufa davasında; davacının süre ile ilgili iddiasının aksini ispat davalıya düşer. Şuf alı payın satışından önce davacının, o payı satın almak istemediği yolundaki beyanları, davanın süresine etkili değildir. Zira şufa hakkı satışla doğar. Davacının satıştan önce payı almayacağını söylemesi, şufa hakkından vazgeçme anlamına gelmez.
(743 s. MK. m. 659)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yazılı şuf'a davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkeme, davayı reddetmiş ve hüküm davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı vekili, davalının satın aldığı dört parça taşınmazdaki hisselerin iptali ile davacı adına tescilini istemiş, davacının bu satışları davadan on gün önce eşi vasıtasıyla öğrendiğini bildirmiştir.
Davalı; davanın süresinde açılmadığını, davadan on gün önce satışların öğrenildiği iddiasının doğru olmadığını, kendisi almadan önce diğer hissedarlara bu paylanın satışlarının teklif edildiğini, almak istemediklerini, davacının sadece Kesikler mevkiindeki taşınmaz hissesini alacağını söylediğini, fakat fiyatla anlaşma olmayınca almaktan vazgeçtiğini, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuş, son celse beyanında kendisi almadan önce davacının eşine bu hisseleri alıp almayacağını sorduğunu, almak isteseydi kendisinin vazgeçeceğini söylemiştir.
Davacı tanıkları olarak dinlenen davacının eşi ve oğlu, satıcı Abdurrahman'ın hisselerini satacağını kendilerine bildirdiğini, kendilerinin de alacaklarını söyledikleri halde bu hisselerin davalıya satıldığını,
Davalı tanıkları ise, satıştan önce davacının eşine satıcı Abdurrahrnan'ın hisselerini satacağını söyleyip, alıp almayacaklarını sorduklarını, davacının eşinin sadece bir yerden hisse alabileceklerini söylediğini, sonradan davalının satın aldığını ifade etmişlerdir.
Gerek davacı tanıkları, gerekse davalı tanıkları satıştan önceki konuşmalara ilişkin bilgi ve görgülerini anlatmışlardır. Davacının dilekçesinde iddia ettiği üzere satışın davadan on gün önce öğrenildiğine dair iddianın aksine ortaya koyan bir beyanda bulunmamışlardır. Davacının süre ile ilgili iddiasının aksini ispat davalıya düşer. Satıştan önce şuf'alı paya ilişkin davacının konuşmasına o payı satın almak istemediği yolundaki beyanları davaya etkili değildir. Zira şuf'a hakkı satışla doğar. Davacının satıştan önce almayacağını söylemesi subüt bulsa dahi bu şuf'a hakkından vazgeçme anlamına gelmez. Davalı, satıştan evvel davacıya teklif edildiği halde payları satın almamasının şuf'adan feragat olacak nitelendirmekte, mahkeme de böyle kabul etmekte ise de bu doğru değildir. Bu bakımdan davanın süresinde açıklığından kabulü ile işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddi usul ve yasaya uygun bulunmadığından hükmün bozulması icap etmiştir.
Sonuç Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi ayarıca (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine,. 19.1.1998 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.