 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/8513
Karar No : 1997/8721
Tarih : 28.10.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı şuf'a davasına dair karar davalı-davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'alı payın iptal ve tescili istemine ilişkindir. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş hüküm her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekili temyize cevabında hükmü temyiz etmişse de temyiz dilekçesi temyiz defterine kaydedilmediği gibi temyiz harcıda verilmediğinden usulüne uygun temyiz istemi bulunmadığından temyiz isteminin reddine;
2- Davalı vekilinin temyizine gelince:
Davacının dayandığı pay iştirak halinde mülkiyete konu ise tüm iştirakçilerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün-3/2-sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü icabeder. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce tasdikli muvafakat belgesi ibrazı-suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet vermekle yapılabilir. Bunlardan birinin gerçekleşmesi halinde muvafakat veren ortağın davacı safında yer alarak davayı takip etmesine gerek kalmaz. Muvafakat vreen ortak haktan vazgeçtiğinide beyan ederse davanın kabulü halinde şuf'alı-pay diğerleri adına davacı dışındakilerin hepsi haktan vazgeçerse şuf'alı-pay sadece davacı adına tescil edilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa payı bırakan murisin terekesine M.K.581-630 maddeleri uyarınca görevli mahkemede mümessil tayini için davacıya süre verilir. Mümessil davacı dışında biri olursa davacının sıfatı biter, davayı mümessil takip eder. Mümessille takip edilen davanın kabulü halinde şuf'alı payın tereke adına tescili gerekir. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması icabeder.
Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. İştirakçi ortaklardada bunlardansatışı en geç öğrenenin öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimiyle kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açmak suretiylede kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirimi süreyi koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şuf'a hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şuf'alı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki-satın alma teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşınmaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmasında bulunmuşsa bunu isbat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahil her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda: Şuf'alı payın ilişkin bulunduğu taşınmazın tapu kaydında davacının müstakil payı bulunmadığı payın murisi Esat Konuk adına olduğu görülmektedir. Dosyaya sunulan veraset belgesine göre murisin davacıdan başka mirasçılarıda bulunduğundan yukarıda belirtilen esaslar dairesinda işlem yapılmadan işin esası hakkında karar verilmesi hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda ikinci maddede açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedeninme göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 28.10.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.