 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E. 1997/4535
K. 1997/4776
T. 22.5.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
AKDE AYKIRILIK NEDENİYLE TAHLİYE
MUVAFAKAT
KARAR ÖZETİ: Her ne kadar kira sözleşmesinde tamirat, kiralayanın yazılı izni ve projesinin bildirilmesi şartına bağlanmışsa da; kiralananda yapılan tamirat proje gerektirmediğine ve tamirat bedeli kira sözleşmesiyle kiradan düşüldüğüne göre, tamirata muvafakat varsayılmalıdır.
Tamirattan sonraki kullanım tarzını başlangıçtan bilen davacı, kullanım şeklinin değiştiğini ileri sürerek, akte aykırılık iddiasında bulunamaz.
(818 s. BK. m. 256)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş, ancak dava duruşmalı işlerden olmadığından duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, akde aykırılık nedeniyle tahliye istemidir. Mahkemece, istem gibi tahliyeye karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yazılı kira sözleşmesinin özel şartlarının 1. maddesine uyulmayarak tamirat ve tadilatın projesinin bildirilmemesi ve kullanma şeklinin değiştirilmesi suretiyle akde aykırılık hali bulunup bulunmadığı noktasındadır.
12.1.1994 gününde düzenlenen yazılı sözleşmede akdin 1.5.1994 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli olması, bu yerin imalathane ve depo olarak kullanılması kararlaştırılmış, özel şartların 1. maddesi bu yeri başkasına devri yasaklandığı gibi tadilat yapılması, gerektiğinde o tadilat ve tamiratın planı ve projesinin kiralayana yazılı olarak bildirilip yine yazılı muvafakatının alınması ve yazılı izin olmadan kullanma şeklinin değiştirilmemesi öngörülmüştür. Yine, 1. maddede yapılan tadilat ve tamirat için mal sahibinden herhangi bir bedel istenmeyeceği, yapılanların bedelsiz olarak terkedileceği bildirilmiştir.
Özel şartların 2. maddesinde, açıkça gayrimenkulün tamirat ve tadilatı sebebiyle ilk yıl kira bedelinin 400.000.000.- lirasının kiracı tarafından ödenmeyeceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin bu özel şartları karşısında sözleşme yapılırken tadilat, tamiratın öngörüldüğü kesin olduğu gibi yapılacak işlerin nelerden oluşacağı düşünülmüş, kiralayanın da 400.000.000.- lira ile katkıda bulunması taraflarca benimsenmiştir.
Yapılan tamirat ve tadilatın kararlaştırılandan farklı olduğu iddia edilmemiştir. Asıl uyuşmazlık, o tadilat ve tamiratın proje yapılmasını gerektirip gerektirmediği ve o projenin kiralayana verilerek yazılı muvafakat alınıp alınmadığı ve bu nedenle akde aykırılık olup olmadığı noktasındadır. Yapılması kararlaştırılan tamirat ve tadilatın projeye bağlanmasının gerekmediği bilirkişi mütalâasından anlaşılmaktadır. Bu bakımdan özel 1. maddede öngörülen projenin gönderilmesi gerekmemektedir. Yazılı muvafakat olmamasına karşın, 12.1.1994 tarihli sözleşmeye rağmen, kira başlangıcının Mayıs 1994 ayı başına alınması, davadan önce ilk uyuşmazlık çıkıncaya kadar yapılan tadilat ve ne tamiratlara karşı çıkılmaması, muvafakatın gerçekte varlığını göstermektedir. Hal böyle iken, yazılı muvafakatname alınmadığından, proje gönderilmediğinden bahisle akde aykırılık iddia edilmesi iyiniyetle bağdaşmaz.
Kullanma şeklinin değiştirilmesinin yazılı izne bağlanmaması nedeniyle akde aykırı davranıldığı iddiasına gelince;
Kira sözleşmesi yapılırken, her iki tarafça bilinen binanın o zamanki vaziyeti, davacının da harcamasına katılmayı kabul ettiği tadilat ve tamiratların ne amaçla, ne şekilde ve ne kapsamda yapılacağının düşünülüp yine birlikte kararlaştırıldığını göstermektedir. Böyle bir durum öngörülmese idi, kiralananın depo ve imalathane olarak kullanılmak üzere kiralanmış olmasına rağmen tadilata gerek görülmezdi. Bu nedenle, tamirat ve tadilattan sonraki kullanma tarzının da başlangıçta davacının bilgisinde olduğu açıktır. Kullanmaya kadar yapılanlara karşı çıkılmadan, o arada hiç bir istekte bulunulmadan, uyuşmazlık çıkması üzerine, yazılı muvafakatın bulunmadığından bahisle akde aykırılık iddia edilmesi yine iyiniyetle bağdaştırılamaz.
Açıklanan nedenlerle, akde aykırılık olgusunun gerçekleşmediğinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken değerlendirilmede hataya düşülerek yazılı şekilde tahliye kararı verilmesi isabetsiz olmuştur.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.5.1997 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dosya kapsamına, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerekçelere göre, mahalli mahkeme kararının onanması gerektiği görüşündeyim.
Müslim TUNABOYLU
Üye