 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/1 0225
Karar No : 1997/10408
Tarih : 9.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞUFA DAVASI
SÜRE
ŞUF'A BEDELİNİN TESBİTİ
ÖZET : Davalıya, süre savunmasıyla ilgili tanıkları için kesin süre verilmeden gerekli açıklamanın yapılmış olması ve tanıkların hazır olduğunun bildirilmiş olması karşısında tanıklar dinlenmeden davanın süresinde açıldı ğının kabulü doğru değildir.
Şufalı payın satışından uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şufa davalarında, şufa hakkının kullanıldığı tarihteki şufalı payın değerinin tesbit edilip, o bedelin yatırılmasına hükmedilmesi gerekir.
(734 s. MK. m. 659)
(YİBK., 20.6.1951 tarih ve 13/5 s.)
(YİBK., 8.11.1991 tarih ve 1990/4-1991/3 s.)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şuf'alı payın iptali ile davacı adına tescili isteminden ibarettir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
1- Taraflar arasındaki ilk uyuşmazlık davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasındadır. Davalıya bu konudaki delillerinin hasredilmesi için mehil verilmiş, tanık gösterileceğinin bildirilmesi üzerine de tanıkların kimlik, adreslerinin bildirilmesi ve çağrılma masraflarının ödenmesi için bir başka süre verilmiştir. Tanıkların açıklanmasına ilişkin olan bu son süre kati nitelikte değildir. Davalıya tanıklar için kesin süre verilmeden gerekli açıklamanın yapılmış olması ve tanıkların hazır olduğunun bildirilmesi karşısında bu tanıkların dinlenmesi gerekir. Bundan zuhul olunarak davalı tanıkları dinlenmeden davanın süresinde açıldığının kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2- Kabule göre de;
Şuf'alı pay 13.1.1994 tarihinde davalıya satılmış, davacı ise 24.10.1996 tarihinde dava açarak, payın iptal ve adına tescilini istemiştir. Davalı, şuf'alı payın değerinin yeniden tesbitini savunmuştur.
Uyuşmazlık, şuf'a bedelinin satış tarihinde tapuda gösterilen bedel mi, yoksa dava açıldığı tarihte saptanacak bedel mi olacağının tesbitinde toplanmaktadır. Şuf'a bedelinin satıcı ile, davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması gerekeceğine dair yasada bir açıklık yoktur. Bu nedenle objektif olayların yarattığı kıymet değişikliklerinin, satıştan uzunca bir süre geçirildikten sonra açılan şuf'a davalarında, davayı açan paydaşın ödeme borucuna yansıtılması icap eder. 20.6.1951 tarih ve 13/5 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında da, hakimin hükümden önce tayin edeceği uygun bir süre içinde şuf'a bedelinin yatırılmasına karar vereceği, daha sonra kaydın düzeltilmesine hükmedeceğinin açıklanması, bu görüşü doğrulamaktadır.
Özellikle, diğer paydaş ile, davalı arasında gerçekleştirilen ve şuf'a hakkının kullanılmasına yol açan satış sözleşmesinden uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şuf'a davalarında, davacı paydaşın, ekonomik ve objektif nedenlerle değişmiş yeni bedeli ödemeksizin, tapuda gösterilen eski bedelle, payın tescilini talep etmesi M.K. nun 2. maddesinde tanımlanan objektif iyi niyet kuralı ile de bağdaştırılamaz. Böyle bir davranış, davalıyı zorunlu olarak elinden çıkardığı gayrimenkul payı yerine, eline geçen para ile aynı nitelik ve değerde bir başka gayrimenkul edinmek imkanından yoksun bıraktığı için fevkalade adaletsiz ve hakkaniyet duygusunu zedeleyici bir sonuç yaratır. 8.11.1991 tarih ve 1990/4-991/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel kurulu kararında da, iyi niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle def'i değil, itiraz niteliğinde bulunduğu vurgulandığından, bu nitelikteki bedele yönelik iddianın yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmadan, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür.
Açıklanan nedenlerle, şuf'a hakkının kullanıldığı tarihte şuf'alı payın değerinin tebsit edilip o bedelin yatırılmasına hükmedilmesi gerekirken, satış tarihindeki bedelin yatırılmasına karar verilerek davanın kabulü hatalı görüldüğünden hükmün bozulması gerekmiştir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 9.12.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.