 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
Esas No : 1996/5132
Karar No : 1996/5318
Tarih : 28.5.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı Şufa davasına dair karar Davalı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak dava duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak dava duruşmalı işlerden olmadığından duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ile davacılar adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekilince temyiz olunmuştur.
Davacının dayandığı pay iştirak halinde mülkiyete konu ise tüm iştirakçilerin birlikte dava açması veya birinin açtığı davaya diğerlerinin muvafakat etmesi gerekir. Çünkü bu gibi hallerde 11.10.1982 gün 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın tereke adına açıldığının kabulü icabeder. Muvafakat duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunmakla veya imzası noterce tasdikli muvafakat belgesi ibrazı suretiyle yahut davacı adına davayı takip eden avukata vekalet vermekle yapılabilir. Bunlardan birinin gerçekleşmesi halinde muvafakat veren ortağın davacı safında yer alarak davayı takip etmesine gerek kalmaz. Muvafakat veren ortak haktan vazgeçtiğini de beyan ederse davanın kabulü halinde şufalı pay sadece davacı adına tescil edilir. Bu yolda ortakların tümünün muvafakatı sağlanamazsa payı bırakan murisin terekesine M.K. 581-630 maddeleri uyarınca görecli mahkemede mümessil tayini için davacıya süre verilir. Mümessil davacı dışında biri olursa davacının sıfatı biter, davayı mümessil takip eder. Mümessille takip edilen davanın kabulü halinde şufalı payın tereke adına tescili gerekir. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması icabeder.
Olayımızda, şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazda davacılar doğrudan paydaş değillerken murislerinden intikalen hak sahibi olmuşlar ve bu intikal sebebiyle 16.12.1992 tarihinde tapuda adlarına yap tescili yapılmıştır. Ancak davacılar ile davada yer almayan Ali E.., Erol E.. ve Varol E.... adlı kişilerin de iştirak halinde malik oldukları dosyadaki kayıt örneğinde açıkça belirtilmiştir. Bu husus ve yukarıda açıklanan esaslar karşısında dava hakkının kullanılmasındaki sakatlığın tapu kaydındaki verasette iştirak halinin maddi yanılgı ile görülmemesinden kaynaklandığı ortadadır. Bu sebeple davacılar yararına kazanılmış hak oluştuğu kabul edilemez. Bu itibarla diğer iştirakçilerin muvafakatlarının sağlanması yada miras şirketine mümessil tayini suretiyle davaya devam olunması imkanının sağlanması yönünden hüküm bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine, göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.5.1996 tarihinde Oybirliğiyle karar verildi.