 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E:1995/7620
K:1995/7889
T:13.09.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR
Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazıla Tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, işleri ihtiyacı sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkeme davayı reddetmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
6570 sayılı kanunun 7/b-c-ç maddeleri uyarınca açılacak davalarda dava hakkı kiralayana aittir. Davalı davacının kiralayan sıfatına karşı çıkarsa bunu davacının ispat etmesi gerekir. Kiralayanın dava hakkı mutlak olup malik olma şartı yoktur. Kiralayan durumunda olmayan malikinde bu davaları açabileceği içtihaden kabul edilmiştir. Ancak kiralanan müşterek mülkiyete konu ise pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması iştirak halinde mülkiyete konu teşkil ediyorsa tüm iştirakçıların katılmalarının temini gerekir. Bu koşullar birlikte dava açma şeklinde gerçekleşebileceği gibi bir ortak tarafından açılan davada sonradan duruşmada ortakların davaya muvafakat beyanlarının alınması veya buna ilişkin imzaları noterce tasdikli belgenin ibrazı veya müşterek vekaletname verme suretiyle de sağlanır. İştiraklı durumda bu temin edilmezse Medeni Kanunun 581-630 maddeleri uyarınca tapu maliki murisin terekesine mümessil tayin ettirilerek mümessil huzuriyle dava yürütülür. Dava hakkına ilişkin bu hususun resen göz önünde tutulması icabeder.
6570 sayıla yasanın 7/b ve c maddesi kimlerin ihtiyacı için tahliye davacı açabileceğini sınırlı olarak saymıştır. Buna göre kiralayan veya kiralayan durumunda olmayan malik kendisinin, eşinin ve çocuklarının konut veya işyeri ihtiyacı için dava açabilir. Bunların dışındaki bir kimsenin ihtiyacı için dava açma imkanı yoktur.
Olayımızda: Taşınmazın tahliyesi malik sıfatıyla talep edilmiştir. Dava konusu yere ait tapu kaydında dava açan Fikri T... müstakil hak sahibi olmayıp müşterek mülkiyet hükümlerine tabi diğer maliklerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıdaki esaslar nazara alınarak davacıya pay ve paydaş çoğunluğunun sağlanması için süre verilip dava hakkı gerçekleştikten sonra işin esası ile ilgili hüküm kurulması gerekirken bu husun üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K' nun 428. Maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 13.09.1995 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.