 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E. 1994/10796
K. 1994/11176
T. 1.11.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞUFA DAVASI
İYİNİYETLİ İKTİSAP
KARAR ÖZETİ: Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz; paydaşlarca özel olarak taksim edilip, her bir paydaş belirli bir kesimi kullanırken, bunlardan birisi kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü kişiye satarsa, satış zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı biçiminde yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu husus davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Mahkemece de kendiliğinden (resen) gözetilmelidir.
(743 s.MK.m.2,659)
(YİBK.,14.2.1951 gün ve 17/1 s.)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şufa davasına dair karar davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şufalı payın iptali ile davacılar adına tesciline ilişkindir. Mahkeme, davayı reddetmiş ve hüküm davacılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz; paydaşlarca özel olarak taksim edilip, her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri, ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde "yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması Mk.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda sözkonusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda; şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazda davacılarla davalıya pay satan!arın paydaş oldukları uyuşmazlık konusu değildir. Davalıya pay satan kişilerin bu taşınmazda görünürde pay sahibi oluşları ancak 5.4.1991 tarihinde kesinleşmiş hükümle olmuştur. Mahkemece de kabul edildiği gibi harici ve eylemli taksimin 1974 yılında yapıldığı bildirilmektedir. Kullanımın o taksime göre olduğu belirtildiğine göre önemli olan davacılar murisi ile davalıya pay satan kişilerin murisleri arasında ya da sonradan doğrudan doğruya davacılarla pay satanlar arasında harici ve eylemli taksim yapılıp yapılmadığıdır. O şekilde bir taksim var ve kullanma aynı durumda devam ederken satıcılar sattıkları paya karşılık belli ve muayyen yer satmışlar ve davacıların payları karşılığı olan o yerin dışında kalmış ise davacıların kötü niyetli olduğu söylenebilir. Ancak, gerek şahadet gerekse keşif yerindeki tespitlerden bu yön açıklıkla anlaşılamamaktadır. Gerektiğinde tanıkların mahallinde dinlenmesi ve eylemli taksimdeki alanların açıklıkla saptanması ve davacıların şufa talep etmekte kötü niyetli olup olmadıklarının buna göre değerlendirilmesi gerekirken bu konuya açıklık getirilmeden davanın reddedilmesi hatalı olmuştur. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek ha!inde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 1.11.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.