 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E. 1993/9652
K. 1993/10076
T. 12.10.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ŞUF'A DAVASI
İYİNİYET KURALI
KARAR ÖZETİ Taşınmazın müşterek paydaşlar arasında fiilen taksim edilmesi ve bu eylemli taksim uyarınca her iki paydaşın belirli bir kesimi kullanmaları ve paydaşlardan birinin payını üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşın şuf'a hakkını kullanması iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından, davanın reddine karar verilmelidir.
(743 s. MK. m. 12, 659)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde istenilmekle; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, şuf'alı payın iptali ile adına tescili isteğine ilişkindir. Mahkeme, davayı kabul etmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı; imarın 30237 ada, 10 parselinde paydaşlardan Oruç'un payını 7.1 .1992de davalıya satması nedeniyle 6.2.1992'de süresinde açtığı iş bu dava ile şuf'alı payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin fiili taksim sonucu oluşan belli ve muayyen bir yer aldığını, MK.nun 2. maddesi gereğince şuf'a hakkı kulanılamayacağını savunmuştur.
Dava konusu payın ilişkin bulunduğu. taşınmaz 3 kadastro parselinden alınmak suretiyle imarın 30237 ada, 10 parselini oluşturmuştur. Taşınmaz kadastro parselleri üzerinde davacıya ait 6 adet bitişik tarzda inşa edilmiş dükkan bulunduğu, imar parselleri oluştuktan sonra bu dükkanların konumlarını muhafaza ettiği, davalıya pay satan Oruç'a ait 68 nolu arsa niteliğinde belli ve muayyen yeri satıldığı davalının bu kadastro parseline tekabül eden yeri satın aldığı, kullanım şekillerinin daha öncede taraflar .arasında uyuşmazlık konusu yapılmadığı mahallinde yapılacak keşif ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu kullanım şekli devam ederken paydaş Oruç 7.1 .1992'de kendi payını davalıya satmış, davacı da yasal hak düşürücü süre içerisinde bu davayı açmıştır.
3.4.1946 gün ve 7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca imar parselindeki paydaşın payını satması nedeniyle diğer paydaş davacının şufa hakkı doğmuş ve bu hak süre içinde kullanılmıştır. Doğan hakkın objektif iyini-. yet kurallarına uygun olarak kullanılacağı gereği MK.nun 2. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Bütün sorun, davacının bu hakkını kullanırken iyiniyetli olup olmadığının tesbitinde toplanmaktadır. Oluşan imar parselinde, davacının bir çok dükkanı vardır. Kadastro parseli halinde iken mevcut olan bu dükkanlar yukarıda belirtildiği gibi imar parselinden sonrada aynen muhafaza edilmiş ve fiili olarak kadastro parsel sahipleri bu parseller üzerindeki tasarruf ve zilyetliklerini devam ettirmişlerdir. Paydaş Oruç kendi payına isabet eden ve bağımsız kullandığı arsayı davalıya satmış ve tapuda bu işlem imar parselinin tümünde yapılan pay satışı şeklinde gösterilmiştir. Bu hali bilen ve şuf'alı payın ilişkin bulunduğu arsa üzerinde daha Önceden de bir hak iddiasında bulunmayan davacının satış işleminden yararlanarak şuf'a hakkını kullanması iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulu'nun uzun yıllar istikrarla devam eden yerleşmiş içtihatlarına göre, taşınmazın müşterek paydaşlar arasında fiilen taksim edilmesi ve bu fiili taksim uyarınca her bir paydaşın belirli bir kesimi kullanmaları ve paydaşlardan birinin payını üçüncü şahsa satması halinde diğer paydaşın şuf'a hakkını kullanması iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı kabul edilmektedir görüşü muhtelif kadastro parsellerinden oluşan imar parsellerinde de uygulanagelmektedir. Açıklanan bu görüş yukarıda tarih ve numarası belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırı değildir. Çünkü, sözü edilen İçtihadı Birleştirme fiili kullanma hali belirlenmeyen durumlarda yine uygulanacaktır. Bu akit gözönünde tutularak davanın reddine karar vermek gerekirken davanın kabulü hatalı görüldüğünden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), davalı yararına takdir olunan 250.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesi-ne, 12.10.1993 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.