 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E. 1992/7399
K. 1992/7738
T. 16.6.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KİRA SÖZLEŞMESİ
AKTE AYKIRILIK
ÖZET İş yerinde yürütülen işin, davalı kiracıya ait olduğu o işin vekil veya işçi sıfatıyla davalının yakınları tarafından yürütülmekte bulunduğu sabittir. Onların bu yeri kullanmasının davalı adına olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davalının bu yeri kısmen veya tamamen başkasına devretmesi söz konusu değildir. Sözleşme ile kararlaştırılan başkasına kullandırmama şartının, anlaşmanın bütünlüğü içinde o yerin başkasına yararlandırılmasının önlenmesi amacı ile konulduğunun kabulü icabeder. Bu nedenlerle, ortada BK.nun 256. maddesinin anladığı anlamda akte aykırılık olgusu mevcut değildir.
(818 s. BK. m. 256)
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan tahliye davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup; gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, akte aykırılık nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece, istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı vekili, 1.6.1990 başlangıç tarihli sözleşme ile davalının icarında / bulunan iş yerinin kısmen veya tamamen başkasına devredilmesinin ve kullandırılmasının yasaklanmış olmasına rağmen davalının kiralananı üçüncü şahıslara kullandırmakta olduğu, süren ihtarın sonuç vermediğini ileri sürerek akte aykırılık sebebiyle aktin feshini istemiştir.
Dava vekili, ortada akte aykırı bir durum bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasında aktedilmiş 1.6.1990 başlangıç tarihli yazılı sözleşmenin özel şartlarında kiralananın tamamen veya kısmen başkasına ciro edilmiyeceği ve başkasına kullandırılmayacağı hükmüne yer verilmiştir. Kiralananın yazılı sözlemenin tarafı olan davalı Ayşe'nin işyeri olarak kullanıldığı, adresi de belirli vergi levhasından ve tanıkların açık beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacı tanıkları pres atölyesi olarak çalıştırılmakta olan bu işyerinde fiilen çalışanların davalının oğul ve yakın akrabaları olduğunu belirtmişlerdir. Davalı tanıkları da aynı hususu doğrulamışlardır. Bu durumda işyerinde yürütülen işin davalı kiracıya ait olduğu, o işin vekil veya işçi sıfatıyla davalının yakınları tarafından yürütülmekte bulunduğu sabittir. Onların bu yeri kullanmasının davalı adına olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, davalının bu yeri kısmen veya tamamen başkasına devretmesi söz konusu değildir. Sözleşme ile kararlaştırılan başkasına kullandırılmama şartının, anlaşmanın bütünlüğü içinde, o yerin başkasına yaralandırılmasının önlenmesi amacı ile konulduğunun kabulü icabeder. Aksinin düşünülmesi kiracının yanında başka kişiler çalıştırılmasının yasaklandığı sonucunu doğurur ki, tarafların amacının bu olmadığı ortadadır. Bu itibarla ortada BK.nun 256. maddesinin anladığı anlamda akte aykırılık olgusunun mevcut bulunmadığı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi görüşle yazılı şekilde tahliye kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.6.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|