 |
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1991/4675
K: 1991/5114
T: 09.04.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Mahalli Mahkemesinden verilmiş bulunan şuf'a davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava şuf'alı payın iptali ile tesciline ilişkindir. Mahkeme istem gibi karar vermiş hükmü davalı Muharrem E. vekili temyiz etmiştir.
1 - (...)
2 - Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf'a hakkını kullanması M.K.'un 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 4.2.1951 gün ve 17/1 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda: Şuf'alı payın bulunduğu taşınmazın özel parselasyona tabi tutulduğu savunulmuştur. Bu savunma yukarıda açıklandığı üzere şuf'a hakkının kullanılmasından objektif iyiniyet kuralı ile ve dolayısiyle dava şartı ile ilgilidir. Re'sen araştırmayı gerektirir. Bu araştırma yapılmadan davanın kabulü hatalı görülmüştür.
3 - Davalı kabul şekli itibariyle şuf'a bedelinin satıcı ile davalı arasındaki anlaşmada kararlaştırılan bedel olması lazım geleceğine dair yasal bir mecburiyet yoktur. Bu nedenle objektif olayların yarattığı kıymet değişikliklerinin şuf'a hakkı sebebinin ödeme borcuna yansıtılması icap eder.
Olayımızda: Şuf'alı olduğu iddia edilen pay 14.11.1980'de dava açılmadan 8 sene öncesini aşkın bir zamanda açılmıştır. Aradan geçen zaman içerisinde ekonomik ve objektif nedenlerle şuf'a bedelinde bir değişiklik olduğu, en azından enflasyon ve taşınmaz fiyatlarında artışlar bulunduğu ülkemiz gerçekleri arasındadır. Bu nedenle şuf'a hakkı kullanıldığı dava tarihinde şuf'alı payın bedeli tesbit edilerek davacının ödeme borcunun şuf'alı paydan mevcutsa yaptığı yararlanma da nazara alınarak saptanması ve bunun sonucuna göre davacının ödeme borcunun tayini gerekirken bundan zuhul olunması hatalı görülmüştür.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan 1 ve 2. maddedeki sebeplerden BOZULMASINA, 1. maddede oybirliği, 2. maddede oyçokluğu ile 9.4.1991 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Taşınmaz mal mülkiyetinin,kanuni takyitlerinden olan kanuni şuf'a hakkı, bir taşınmaz malda pay sahibi olan kişiye,diğer bir payın üçüncü kişiye satılması halinde,o pay alıcaya mal olmuş ise (satış bedeli/tapu harcı ve masrafları) o miktar ile ve belli bir süre içinde aynı şartlarla satın alma yetkisi veren aynı bir haktır.
Anılan bu hak inşai bir hak olup kullanıldığı yolundaki tek taraflı irade açıklaması satın alan kimseye ulaşmakla hukuki sonuç doğurur.Şuf'a hakkı dava dilekçesiyle kullanılabileceği gibi herhangi bir şekilde yazılı bir biçimde diğer tarafa ulaştırılması suretiyle de kullanılabilir.Yeter ki her halükarda satıştan sonra bir ay içinde kullanılmış olsun.Aksi halde o satış yönünden hak düşmüş olur.Satış öğrenildikten sonra ve süresinde şuf'a hakkı kullanılmış ise dava açma zorunluluğu olmadığı gibi,hak kullanıldıktan sonra on yıllık sürenin bitimine kadar da dava açılabilir.Bu durum önler yasal bir engel bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtildiği gibi,şuf'a bedeli alıcının ödediği satış bedeliyle tapu harç masrafları olduğuna göre,geç öğrenilmeden dolayı,hakkın kullanılması nedeniyle satış tarihi ile dava tarihi arasında geçen zaman arasında geçen zaman içerisinde şuf'alı payın değerinin olması şuf'a bedelinin artırılmasını gerektirmez.Bugüne kadarki tüm uygulamalar da bu yoldadır.Nitekim 20.6.1991 gün 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararında şuf'a bedelinin payın satış bedeli ile alıcıya ait olması icabeden satış masraflarının toplamı olduğu vurgulanmış,geçen zaman içerisinde şuf'a bedelinin arttırılması gerektiğinden bahsedilmememiştir.
Bu nedenle sayın çoğunluğun bozma kararının 2. maddesinde yazılı görüşe karşıyım.